Ağlamak istiyorum sayın...
“Tam kadro hazır bulunan yönetimde tek eksik Eskişehir’ deki Ahmet Kavalcı’ ydı” yazıyordu Fanatik’teki bir fotoğrafın altında. Ne, ne dediği belli; ne de, ne demediği. Öylesine bir söz işte. Hem bir eksiklik var sözün içinde; ama hem de tamlık, bütünlük. Nasıl oluyorsa ya da nasıl olacaksa. “Tam kadro” demek yönetimin tüm üyeleriyle olması gereken yerde bulunması demek değil midir? Yani eksiksiz? Ama eksik var. O zaman tam kadro demek neye yarar? Ya da “Bir eksikle toplandı” demek kimi bozar? Ama bizim basın yayınımızın hızlı kalemşörlerini bozuyor olmalı ki hem eksik, hem tam kadroyu bir arada bulundurabiliyorlar, anlamlı (!) bir söz etmiş olmak için. Anlam neresindeyse bunun.
Milletin haklarını savunmak için vekil olanların, ana avrat, tekme tokat birbirlerine girerken kendilerine kıyak çekmek için bir araya gelmeleri tam bir tam kadro örneğidir. Sonradan üç partinin geri dönmesi tam kadroyu bozmuş gibi görünse de aslında onlar AKP’nin dümen suyundan ayrılmayacakları için tam kadronun tamlığına bir zarar gelmez. Yani üç partinin dışında AKP tam kadro ve tek başına bu kıyağı çeker öbürleriyle birlikte tam kadro olarak ve utanmadan oturur yerler. Üç çocuk istediği yeni evliye “Allah rızkını verir” diyenler kendi rızklarını Allaha’ a bırakmıyorlar nedense!..
Bu da siyasal alandan ‘tam kadro ‘ ya bir örnekti. Çayır çimene dönersek, şimdilerde bir eksikli tam kadrolardan söz edilmesine sevinmek (!) gerekecek. Çünkü eskilerde, çok eskilerde, yani ayaktopçuların zamanı geldiğinde askere alındığı; paralı, pullu, mektupla askerlik yapılmadığı, yani askerliğin yangelip yatma yeri olmadığı dönemde şöyle haberler duyardık yazılı ve sözlü basının köşe bucaklarında: “Sakat, cezalı, asker ve ulusal takımdaki oyuncular dışında tam kadro çalıştı.” Hepsinden birer tane olsa en az dört eksiği var takımın. Bir de 3 sakat, 2 cezalı, 1 asker, 5 de ulusal oyuncusu olsa, o takımın onbir oyuncusunun; belki de asal onbirinin olmamasına karşın tam kadro çalıştığı söylenirdi. Düşünsenize…
“Akıl var, fikir var” diyeceğim; ama bunlardan bir tanesi olsa insanın böyle bir yanılgıya, böyle bir bilgisizliğe düşmez diye düşündüğümden diyemiyorum. İkisinden de yoksun olunmalı ki böyle bir şey söylenebilsin. Bu durumda “göz var, izan var” sözüne sığınmaya kalkılsa, us ve düşün yoksunluğunda o da olanaksız. Kaldı ki bunu düşünen niceleri de “Göz var, nizam var” a dönüştürmüşler sözü. Anlayışı, kavrayışı bırakıp düzene bağlamışlar işi ki düzen bile kabul etmez böylesi bir deyişi. Böyle diyenlerden birinin de Gökmen Özdemir olduğunu anımsıyorum. Özdemir’ in “Güldürme Kalli” dediği eski yazılarından birinde okuru gülmekten kırıp geçiriyordu bu sözle. Çünkü “ Peki, önümüzdeki sezon teknik direktörünü Feldkamp’ a seçtirmek ne demek?” kızgınlığının ve kınamasının arkasından “Göz var, nizam var” diyordu özü ve sözü demir. Nizam, intizam, tertip, düzen, ne ararsan vardı sözde de olması gereken izan yoktu. Nizam, düzen demektir de o sözün içindeki gözle bağlantısı yok denecek denli azdır. İzan ise anlayış yeteneği anlamına gelmektedir ki, sözün içindeki gözle çok sıkı bağlantısı vardır. Özdemir, işin özüne inmeden izam yazmış olsa yanlış harfe bastığı ya da sözcüğü yanlış bildiği düşünülebilir de nizam yazınca sözün aslını da, astarını da bilmediği görülüyor. Bilmediğini bile bilmediği bir şeyi yazmaktan da çekinmemiş görünüyor üstelik.
Çalıştırıcılığı bittikten sonra TRT’nin onlarca ayaktopu izlencelerinden birinde yorumculuk yapan Arif Erdem’ in birazdan aktaracağım sözünde ussal ve düşünsel bir yapıdan söz edilebilir mi ya da hadi gözü geçtim izandan söz edilecek bir şey bulunabilir mi? Onu da geçtim, bunu da geçtim izan yerine kullanılan nizam bile bulmak olanaksız. Bir takımın Avrupa çayır çimeninde yenilgisi ve aynı sonuca kendi çayırında da uğraması sonrasında “İster moral bozukluğu yaşa, ister demoralize ol..” diyerek kendi dilinin yerine yabancı dile sığınması insan da hem moral bozukluğu yaratıyor; hem de demoralize oluyor doğrusu. Ve her ikisini birden kaldıracak gücü bulamıyor kendinde. Gol sevincini “Ağlamak istiyorum sayın izleyiciler” diyen gösteri bağımlıları gibi ağlayası geliyor insanın. Ama üzüntüden…
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et