Felsefeme odaklan
Fotoğraf: Envato
Akbaba ötekiler gibi bir çevresi olmadığını anlatıyordu. Kimsesi yoktu ama yalnız da değildi. Meslekten atılma endişesini o meşhur cümlesiyle ifade etmişti; “Ben oldum cinayet”. Yüz bölüme yakındır takipteki Behzat Ç. seyircisi de öyle hissetmeye başlamışsa şaşıracak bir şey yok. Sağlıklı sayılmaz ama hakkıdır.
Yokluktan, hep yokluktan. Dizi yokluğu bir şey değil, bunlar adalet yokluğundan. Her hafta Behzat Ç.’nin yeni bölümünü beklemek, adaleti beklemek gibi bir şeydi. Daha geç saatlere ertelendiğinde, bazı haftalar gelmez olduğunda daha çok beklenir olması bundandı.
Kahramanı bir polis olan dizinin önünde sonunda polisi aklamaya, övmeye, alkışlamaya yarayacağını düşünenler oldu. Haksız bir kuşku değil bu. Parçaların seyircinin kafasında mevcut düzenin korunması için birleşmesi, kurmacada sık yaşanan bir arızadır. Karakterin yaratıcısı Emrah Serbes’e kulak verenlerin Behzat’ın bakış açısının böyle olmadığını anlaması güç değil. Ama niyet başka şey. Behzat Ç.’nin endişe edildiği gibi “bir polis dizisi” olarak anlaşılabilmesini zorlaştırmak için asıl elinden geleni yapan iktidar oldu. Hükümet adına konuşanlar rahatsızlığını açıkça ilan etti ve öyle bir savaş açıldı ki, içkisine, evliliğine, her şeyine karışılmaya başlanan dizinin seyircinin gözünde iktidarın polisindan ayrılması zor olmadı. Her gün gerçek polisin yerde düşene saldırdığı, çoluk çocuk demeden gaz bombalarını yağdırdığı, bazen bomba, bazen silahla insanların ölümüne sebep olduğu haberleri, gözümüzün önündeyken. Bir Ankara Polisiyesi altbaşlıklı dizinin cinayet bürosunun, polis deyince aklımıza gelen örneklerle ilgisi yoktu. Üstelik bu, birkaç polisin kötü niyetinden falan değil, doğrudan tepeden kaynaklanıyordu. Bunu bir dizi daha fazla gösterebilir mi, örneğini bilmiyoruz.
Dizi bittiği gün polis, sözünü söylemeye kalkan herkes gibi bombalanan Reyhanlı halkını bile gaza boğdu, okyanus ötesinde çekilen ayar birilerini pek sevindirdi, grevler yalanla, dolanla, baskıyla karalanmaya çalışıldı. İyi miyiz? O olsaydı ne derdi malum; saçma sapan konuşma la.
Suçluları patır patır yakalayan bir dizi olmadı çoklukla. Ne aylarca kovaladıkları kesik parmak cinayeti katili, ne Behzat’ın karısının katili yakalandı. Çözebildikleri oldu ama polisiye seyircisinin alıştığı tatmin duygusunu yaşatamadılar. Her seferinde daha büyük belalar, her taşın altında daha kirli ilişkiler çıktı karşılarına. Behzat Ç. bu “devletin bekası” bahanesiyle yapılan hukuksuzluklarla mücadelenin dizisiydi. Yakalayabildiğini yakaladı, yakalayamadığını teşhir etti.
Son bölümlerin yıldızı Muzo’nun sözleri geliyor burada insanın aklına: “Felsefeme odaklan”. Maçoluk, şiddet, başka kusurlara denk geldikçe Behzat Ç. seyircisinin yapmayı seçtiği gibi.
Daha tatmin edici bir finalle bitseydi, bunca yıldır üstlendiği role yakışmazdı. Söylenmeyenleri söylenen, güncel haksızlıklara gönderme yapan, lafını söylemekten çekinmeyen ama bu memleketi olduğu gibi bir yer olarak göstermekten vazgeçmeyen bir diziyse o, seyircisini rahatlatamazdı. Bir polisle olacak işler değil bunlar, dedi bir anlamda.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59