19 Mayıs 2013 10:47

Değişti... Ama nasıl?

Değişti... Ama nasıl?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP’nin Suriye politikası değişti. Sadece AKP’nin ki olsa neyse.. Türkiye’nin Suriye politikası değişti.
İyi mi oldu, kötü mü? Bir ucube politikaydı. Değişmeden edemezdi. Zaten göçmüştü.
“Kardeşim Esad”tan “zalim Esed”e evirilirken de değişmişti. O dönemde de değişmeden edemezdi. Batı Esad’ı karşısına almışken, Batı’ya bağlama amaçlı olsa bile, “kardeşim”li kucaklama politikası tutmazdı. Şimdi de Rusya esnemez ve Amerikalılar dahil Batı’yı esnetirken “devirdik, deviriyoruz”, “üç ay içinde Şam Emevi Camiinde namaz kılacağız” bodoslaması politika olmaktan çoktan çıkmıştı. Baştan ayağa ideolojik tutumla tecritler oynanmakta, dört bir yandan uyarı alınmaktaydı. Rusya, Putin’in ağzından, hem de Türkiye ziyaretinde, “piyesin başında duvarda asılı görünen silah sonunda patlar” tehdidini yöneltmiş, uyarmıştı da: “Size verilen Patriotların modası geçti”! ABD de “ağır olun molla desinler” mesajları yollayıp durmaktaydı. Sonunda değişti.
Değişti de iyi mi oldu? Eskisinin kötü olduğu kesindi. Peki yenisi? Bu iyi mi? Türkiye’nin, halkının yani çıkarlarını mı yansıtıyor? Halkın çıkarlarına uygun mu?
Yeni politika nedir? ABD ile Rusya’nın anlaştıkları bir tür “siyasi çözüm”, bunun için bir “geçiş hükümeti” kurulması. Günde yüzden fazla can kaybına neden olan çatışmaların sürdürülmesinden “iyi” görünmektedir. Ne kadar “iyi”dir, ölümlerin önüne mi geçecektir yoksa yeni ve fazlasıyla çok ölümlere mi götürecektir, ayrıdır; ama Suriye’nin içişlerine karışmanın sürdürüldüğü emperyalist bir “çözüm” olduğu kesindir.
Öyle anlaşılmaktadır ki, AKP elinde Türkiye, eskiden Amerikancı, Batıcı bir “çözüm” elde etmeye uğraşırken artık Amerikan-Rus uzlaşmasına dayalı “çözüm” peşine düşecek, bundan medet umacaktır.
İyi ya da kötü.. Ancak değiştiği kesindir. Washington’a giderayak “ikna”ya gidildiği ileri sürülüyordu. Amerika’yı ikna edecektik! Peh!
Bir görüşmede ikna olunup çıkıldı. Tek bir görüşmede! Kimin kimi ikna edebileceği bir kez daha görüldü.
Görüş değişikliğinin, nasıl bir değişiklik olduğuna, neyin nereden değiştiğine bakılmadan önsel olarak olumsuzlanamaz. Özeleştiri yapma, yanlışını gördüğünde görüş değiştirme üstelik büyüklük belirtisi olduğu kadar gereklidir ve kendine güveni de gösterir.
Bir görüşmede ama.. Hem de “Esed’i devirme” çizgisi ne kararlılıkla sürdürülürken.. Sadece Amerikalılar dedi diye… Tartışmaya ihtiyaç bile duymadan!
Ama zaten “Amerikasız olmaz” ilkesi belirlenmişti.. “Milli” dense bile “taşeronluk” rolü üstlenilmişti. Mukadderdi. Değişecekti.
Değişecekti değişmesine de.. Nasıl değişti?.
Kişisel politika mıydı “Türk dış politikası”? Tek başına Erdoğan’ın mıydı? Onun belirleyici katkısı kesindi, ama sadece onun muydu ki.. İkna olduğunda.. “Görüşüm değişti ya da gelişti” deyip, koca Türkiye’nin politikasını tek başına, kimseye danışmadan, ayaküstü değiştiriverdi?
Haydi diyelim ki, Dışişleri Bakanı yanındaydı ve onunla konuştu.. Bu kadar mıdır? Bir buçuk ya da iki kişilik politika mıdır?
Bakanlar Kurulu yok mudur örneğin ya da süs müdür? Ki yetmez. Parlamento vardır. Ve memleketi parlamentonun yönettiğine.. Politikaların orada kararlaştırılıp onaylandığına inanmamız istenmektedir.
Eee? “Tek kişilik ordu”! “Rambo” mübarek! İyi ki “başkanlık sistemi”nde değiliz! Bir de başkan olsaymış! Tut ki tutabilirsen.. Tutabilene aşk olsun.
“Görüşüm değişti diyebilirsiniz” deyip yürüyüp gidiyor. Ne Bakanlar Kurulu.. Ne MGK.. Ne parlamento.
Her şeyde böyle. Yok “Kanal İstanbul”.. Yok “Üçüncü” köprü ya da havaalanı.. Ya da Galataport! Politikada da rant bölüşümünde de…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa