20 Mayıs 2013 11:47

Uzlaşmayı zorlayan koşullar

Uzlaşmayı zorlayan koşullar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisi bitti; “Suriye krizinin çözümü” için gözler şimdi ABD ve Rusya’nın inisiyatifi ile yapılması planlanan Cenevre-2 Konferansı’nda!
Türkiye, Erdoğan’ın ABD gezisi öncesinde karşı olduğu bu Konferansın başarısı için çalışacak! Başbakan Erdoğan, Obama ile görüşmesinden (“fikir değiştirdikten”) hemen sonra Rusya, Çin, Suudi Arabistan gibi ülkelere ziyaretler düzenleneceğini açıklayarak, yeni duruma derhal ayak uyduracağını göstermişti.
ABD ve Rusya’nın “İçeriği ve amacı konusunda tam bir anlayış birliği içindeyiz” diye açıkladığı konferansın amacını “Suriye krizini bir siyasi geçiş sürecini esas alan bir çözüm üretme” olarak belirlemiş bulunuyor. Bunun, Erdoğan-Obama görüşmesi sırasında da Erdoğan ve heyetine çok açık vurgularla belirtildiği ilan edildi zaten.
“Suriye krizine çözüm” girişimlerinde yeni bir aşamaya karşılık gelecek olan bu konferans öncesinde şu saptamaları yapmak bundan sonra olacakları anlamak bakımından da önemli görünmektedir.
1-) İran’ı kuşatmak ve Rusya’nın da bileğini bükmek için İslamcı terörist güçleri, ÖSO, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi işbirlikçilerini de kullanarak Esad rejimini içeriden ve dışarıdan vurarak yıkmak isteyen ABD’nin bu planı çökmüş, ABD Rusya ile ortak bir çözümde anlaşamazsa bölgede üstesinden gelemeyeceği büyük altüst oluşların oluşacağını fark etmiştir. Böylece ABD, daha sürecin başından beri rejimle bir uzlaşmayla muhalefetin birlikte hareket ettiği bir çözüm öneren Rusya’nın, İran’ın da “ehveni şer” gördüğü “çözümüne” yaklaşmıştır.
2-) Gerek kriz içinde müdahale eden güçlerin girişimleri gerekse Cenevre Konferansı’na varan uzlaşma çizgisi açıkça göstermektedir ki, Suriye’ye müdahalenin gerekçesi olarak gösterilen “Arap Baharı”, “Suriye halkının özgürlük talebi, Esad rejiminin zulümcü bir yönetim olduğu,...” gibi gerekçeler bahanedir; Suriye’de gerçekte olan ise Rusya ve ABD’nin Doğu Akdeniz’deki hegemonya savaşıdır. Suriye bu savaşın alanı olmuştur. Şimdi çarpışan güçler çıkarlarını savaşla koruyamayacaklarını gördükleri için masada uzlaşacakları bir yola yönelmişlerdir.
3-) Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, ... ABD’nin bölge stratejisinin sadık müttefikleri olarak Suriye’de krizin derinleşmesi ve Esad rejiminin devrilmesi için ellerindeki her imkanla ÖSO’yu, özellikle de şeriatçı silahlı grupları destekleyerek, mültecileri ve mülteci akınını da bir silah olarak kullanarak, krizi derinleştirmişlerdir. Burada emperyalistlerin çıkarlarıyla kendi bölgesel çıkarları arasında “uyumu sağlamada” da başarısız olunca, geçici olarak da olsa ABD ve batılı emperyalistlerle de karşı karşıya gelmişlerdir. Bu yüzden ABD son Washington ziyaretinde Erdoğan’ı ABD çizgisine yeniden kazanırken, aynı zamanda diğer gerici güçleri ikna etme ve “ABD çözümüne kazanma (Konferans’ta  Rusya’ya karşı ABD’den yana saf tutma) görevini” de Erdoğan’a vermiştir. Onun için önümüzdeki günlerde bu görevle, Rusya ve Çin’in yanı sıra Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelere de ABD’nin çözümünü anlatmak üzere, heyetler gönderilecektir.
4-) Böylece Cenevre’de  ABD cephesinden “Suriye’ye derhal askeri, diplomatik, ekonomik her yolla müdahale” gibi Türkiye’nin başını çektiği ülkelerin yapacakları girişimlerle bu konferansın provoke edilmesi önlenmiş olmaktadır.
Bu gelişmeler üstünden bakıldığında Cenevre Konferansı’nın “başarısızlığa uğrama ihtimali” asgariye indirilmek için ABD’nin elinden geleni yaptığı anlaşılmaktadır. Ancak sorun sadece Konferans’a katılan emperyalist güç odaklarının “uzlaşmaya karar vermesi” ve bu amaçla üstünde anlaşacakları bir çözüm planını ortaya koymalarının büyük olasılık haline geldiği söylenebilir.
Ancak soruna daha yakından bakıldığında, “Bu konferans başarıyla tamamlanırsa çözüm için engeller aşılmış olacaktır” demek için henüz çok erkendir.
Sorunun bu ikinci yanına yarın değineceğiz.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa