Felçli hastanın zincirlerini kırmak
Fotoğraf: Envato
Doksanlı yılların başlarıydı. Henüz mesleğimin ilk yıllarında yolum bir eğitim hastanesinin Nöroloji kliniğine düşmüştü. İlk kez başında iki jandarmanın nöbet tuttuğu bir hasta ile karşılaştım o gün. Mahkum koğuşu değildi yatırıldığı yer. Buraya kadar olağan gelebilirdi eğer ayaklarından yatağa zincirlendiğini görmeseydim. Ama daha da vahimi 75 yaşındaki bu hasta hemiplejikti, yani felce bağlı vücudunun bir tarafı tutmuyordu.
Başlı başına bu olgu dahi ülke cezaevlerinin ezaevi olarak kurgulandığının resminden başka birşey değildi. Değilmiydi ki Diyarbakır mahpushanesinde işkenceye katılan / sessiz kalan sağlıkçılar vardı yakın tarihin kirli sayfalarında... Tanıklıklar mazgal deliğinden yapılmış iğneleri, pantolonu inik halde arkadaşlarının desteği ile mazgal deliğine denk düşürülen insanlık hallerini, zulmü, sağlık hakkının işkenceye dönüştürülmesini anlatıyor bizlere...
Hasta mahpuslar, yaşamının son demlerinde tutuklulular yine gündemde. Yüzlercesi “yaşama huzurla veda hakkı” için salıverilmeyi bekliyor.
Ama nafile!
Adli Tıp Kurumu ne yazık ki geçmiş sicili ile hafızalarda pek de iyi hatırlanmıyor. Özellikle kanser hastalarında donanımlı olmadıkları bu konuda tek karar verici kılınması ciddi sorunlar yaratmakta. Buradan çıkmış kararlar ne yazık ki sağlık hakkı bağlamında kimi zaman adeta ikincil bir cezalandırmaya dönüşüyor.
Oysa ki bu ülkede Adli Tıp Kurumunda görevli hekimlerin de mezun olduğu yüzü aşkın tıp fakültesi, eğitim hastanesi var. Ne çelişkidir ki eğiten, adli tıp uzmanı yetiştiren kurumların dahi düzenlediği raporlar tek başına yeterli kabul edilmiyor, Adli Tıp Kurumunun onayı gerekiyor. Bu çelişkiye bir an önce son verilmelidir. Misal kanser hastası tanı, tedavi, izlemini yapabilen; ilgili hastaların tedavi ve malüliyetleri hakkında karar verebilen tüm sağlık kurumları cezaevinden hastalık bağlamında salıverilme / cezanın ertelenmesi konusunda kara verici olabilmelidir.
Yine tabip odaları alternatif adli raporlar düzenleyebilirler, aynen geçmişte işkenceye dair alternatif adli rapor düzenledikleri gibi. Bilindiği üzere hekim meslek örgütü TTB cezaevlerine dair “insancıl tıp” birikimini toplumla her daim paylaşmış, enerjisini kalıcı çözümler için geleceği bu günden kurmaya odaklamıştır. Unutulmamalıdır ki geçmişte resmi adli raporların çoğunluk görmezden geldiği işkence bulguları tabip odalarının düzenlediği “alternatif adli raporlar” sayesinde belgelenebilmişti.
Aynı mekanizma bugün hasta mahpuslar için de kullanılabilir. Unutmamalı ki cezaevleri “ötekinin” mekanları değildir. “F tipi cezaevlerini inşa edip onay verenler, destekleyenler dahil kimsenin bir gün kendileri de oralara düşüp en temel insan haklarının, sağlık hakkının bu koşullarda engellenebileceğini yaşasın istemeyiz.” Cezaevi / ezaevi bağlamında gerek mahpusların gerekse hekimlerin ve diğer cezaevi çalışanlarının sorunları, çözüm yolları, dünya deneyimleri ve cezaevi hekimliği sertifikasyonu konularının ele alındığı bir çalıştay düzenlendi İstanbul’da. 12 Mayıs 2013 tarihinde
İstanbul Tabip Odasında ‘’Cezaevinde Sağlık Hizmeti ve Hekimlik’’ Çalıştayı’nın ikincisi gerçekleştirildi. Daha önce birincisi Ankara’da 1999’da düzenlenmişti. Benim de yer aldığım bu çalıştaya dair detaylı paylaşımlar yakın zamanda yapılacak. Ancak bir konu var ki zamana yayılamıyacak kadar acil: “Hasta mahpuslar”. Çalıştayda Elif arkadaşımızın dediği üzere “Sayıları sadece bir rakam. Onlarca, yüzlerce. Sessiz duvarların, körpencerelerin, demir kapıların ardında... Teşhis konmuş ağır, ölümcül, kanser ‘’hasta mahpus’’ isim listelerinde adları duyulan, duyulamayan, duyurulamayan tutuklu ve hükümlüler cezaevi, yargı, bürokrasi, Adli Tıp Kurumunun engebeli yollarında yaşamlarını birer birer yitirmektedirler.” Lafı uzatıp sizlere tıp anlatmanın gereği yok. Herkesin tahmin edebileceği üzere cezaevleri bu hastalar için uygun ortamlar olmayıp sağlık hakkı bağlamında salıverilmeleri için bilimsel / insancıl tıp ve hukuk bir arada işletilmelidir.
Ve unutulmamalıdır “uzun tutukluluk süreleri işkence ile eş anlamlıdır.”
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29