Gözetlemenin her zamankinden daha normalleştiği bir devirde yaşamayı sadece teknolojiyle açıklamak mümkün değil. Adım başı kameralara kaydedilmek ya da televizyonda bir evin içinde olanları 24 saat izlediğin programlara alışmak, meselenin görünür kısmı çünkü. Bunun iktidar için anlamı daha yaygın bir tartışmanın konusu, Büyük Birader’in gözü her gün daha fazla ensemizdeyken. Gözetlemenin sıradan izleyici için bir ihtiyaca dönüşmesi, özellikle sinemada yine bir tür iktidar ilişkisi olarak tartışıldı.
Fransız Yönetmen François Ozon ise, Evde’de daha çok bir karşılaştırmanın peşinde. Aile ve tabularıyla, ilk filmi Sitcom’dan bu yana uğraşan yönetmen, en yetkin ve eğlenceli filmlerinden biriyle seyirci karşısına çıktığında yine aynı kurumu didiklemekle meşgul. Bir lise öğretmeni, öğrencisi ve onun arkadaşının ailesi arasındaki üçlü takibin hikayesi. Film festivalinde gösterildiğindeki adıyla Başka Bir Hayat, ya da orijinal adına daha sadık şekliyle Evde, hayatları birbirinin içine geçirmeyi, bağlamayı, karşılaştırmayı deniyor.
Bu işte kamera, telefon falan kullanmıyor diye kimse yabancılık çekmez. Kahramanımız Claude, Gustave Flaubert Lisesi öğrencisi, ilk kompozisyonuyla edebiyat hocasının dikkatini çekiyor. Kompozisyonun yazılışındaki ustalık kadar “Devam edecek” diye biten konusu da. Çünkü Claude, arkadaşı Rapha’nın evine konuk oluşunun öyküsünü anlatmaya başlıyor. Germain ailesi, yani edebiyat hocası ve karısı da, bir sonraki kompozisyonu bekleye bekleye takipteler. Öğretmen bu sırada yardımlarını da esirgemeyip, Claude’un yeteneğini desteklerken, röntgencilikle ilgili endişelerini de paylaşmadan duramıyor. Ama duyduğu haz galip geliyor, “Devam edecek”ler art arda. Çekirdek aileyi takip etmeye bağımlılık, adeta çekirdek çitlemek gibi. Her biri, mutsuz ve heyecansız hayatlarını başkasının hayatıyla renklendirmeye çalışan faniler sonunda. Germain, kuru kompozisyonlar okumaktan bunalmış. Galeri işleten karısı başarısız sanatçılarla işlerini beğendirmeye çalıştığı koleksiyoncuların arasında güncel sanata toptan yabancılaşmış. Onlarınki orta sınıf sıkıntıları, tehlikeyi seven yazarın durumu başka. O sadece evde annesi olmadığı, sakat bir babası olduğu için değil, malulen emekli işçi bir babası olduğu için “her şeyleri tam” orta sınıf aileyi izlemekten kendini alamıyor. Tabii, onların kusursuz olmadıklarını gördüğü her aksamada bir çeşit memnuniyet duyarak. Kim demiş arızasız aile var diye?
Birbirine geçirilen hayatların ustalıkla kurgulanışı, seyri çok zevkli bir film ortaya çıkarıyor; röntgenciyi röntgenlemenin hazzı kimseyi suçluluk hissinden muaf kılmamak üzere. Tanıyanların yönetmenin haylaz üslubunu anımsayacağı, oyunlu bir mizahı var ki, o en usta işi yanı. Fabrice Luchini’nin soğukkanlıymış gibi yapan tedirginliği en önce anılır belki ama, oyuncuların her biri yerli yerine oturuyor.
Filmde Hitchcock’tan Bovary’ye (Bkz. lisenin adı) apaçık edebiyat ve sinema referansları fazla fazla mevcut. Bütününe bir şey katmaktansa meraklılarının gözlerini ışıldatacak cinsten. En çok hissettirdiği eksiklik ise, orta sınıfın kusurluluğunun üstüne daha fazla gitmek dururken, gözetleme, kurmaca, gerçek diye diye kaybolması. Röntgencilikle ilgili sorular ortaya atması dikkate değer, edebiyat hocasının öğrencisine verdiği “Hem herkesi şaşırtan, hem de başka türlü olamayacakmış gibi hissettiren son” öğüdüne uysa, o çekirdekler, tadından yenmezdi. Ama merakla takip ettiriyor mu, Claude gibi? Hem de nasıl.

Evde
Orijinal adı: Dans La Maison
Yönetmen: François Ozon
Oyuncular: Fabrice Luchini, Kristin Scott Thomas, Emmanuelle Seigner, Denis Menochet

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et