Üniversite: Karakola, camiye sıfır, bilime, düşünceye 50 metre
Fotoğraf: Envato
Hangi yerleşkeye girseniz, kantinler ve dersliklerin yoğunlaştığı bölgelerde bütün yıl sivil halde çevik kuvvet elemanlarını görürsünüz. Hatta bazı birimlerimizde yarı emniyette, yarı fakültede görevli teknik personellerimiz var. MİT elemanlarını, ispiyoncuları saymıyorum. Özel güvenlikçiler zaten gazete kitap okuyan veya birlikte sohbet eden her grubun ayrılmaz parçası; hele sempozyumlar onlarsız hiç mümkün değil. Hatta konferans salonlarının güvenlikçilerle nasıl donatıldığı televizyon görüntülerinde açıkça kendini deşifre ediyor, ne zaman bir öğrenci istenmedik bir konuşma yapmaya kalksa, hemen her yandan sivil giyimli kişiler karga tulumba üstüne atlıyor. Demek ki yerleşkede her yer polis, güvenlikçi kaynıyor.
Daha trajikomik olanı, bunu çok severek yapmaya hazır dekanlar ve rektörler bulunuyor. Hatta kanaatim o ki hemen tüm rektör ve dekanlarımız böyle bir süreçte, MİT ve emniyetin etkisiyle, oluruyla belirleniyor. Kaldı ki böyle bir süreç işlemese de üniversitelerimizin üst yöneticilerinin çoğu zaten kendini karakol amiri gibi, hatta il emniyet müdürlüğünün koruma amiri gibi hissediyor, buna hazır halde bulunuyor.
YÖK Başkanlığı bile tüm üniversitelere emniyet görevlileri ile nasıl koordineli çalışacaklarına dair genelgeler, yönergeler gönderiyor. Yani YÖK başkanı da kendini aynı zamanda emniyet genel müdürü gibi hissediyor veya ona bağlı bir memur konumunda görüyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “aktif dış politika” gereği üniversitelerden kol faaliyetleri beklediğini belirtmişti. Çetinsaya da üniversitelere bölge politikalarına, stratejilerine yönelik çalışmalar yapılmasını önermişti. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Laçiner’i, Yasin Aktay’ı, Soli Özel’i… zaten kendilerini böyle bir görevde addediyor.
Öğretim elemanlarının bir kısmı da bilim kişiliğinden çok öğrenci kontrolüne soyunmuş; sınıf ortamı öğrenciler için ciddi bir ezime dönüşmüş durumda.
Özetle üniversite yerleşkeleri, kamusal hiçbir alanda olmadığı kadar, hatta kışlalarda bile olmadığı kadar, yarı açık hapishane konumunda. Bunu görüp söylemek için Foucault olmaya gerek yok. Bizde aşikar işliyor.
Bu şartlar altında zaten üniversitelere karakol kurulmuş, YÖK’ü İçişleri Bakanlığına bağlasak ne fark eder; Emniyete göre daha özerk sayılabilecek MİT’e bağlasak belki daha şık düşer; böylece pratik durumla resmi yapı örtüşmüş olur da üniversite sorununu daha sağlıklı tartışabiliriz. Böylece son taslaktaki içişlerine bağlı “koruma memuru” Anayasaya aykırı olmakla birlikte pratiğe uygun düşer.
Bu yazdıklarımın ne anlama geldiğini, üniversitelerimizin önemli bir kısmında emniyetin istemi ve rektörlerin onay memurluğuyla uygulamada olan yasaklar yeterince açıklıyor:
“2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun 13. Maddesinin son fıkrasında ‘Üniversite Rektörlerinin’ gerektiği zaman güvenlik önlemlerinin alınmasında birinci derecede yetkili ve sorumlu olduğu belirtilmiş olup,
1) ...Ü. ve bağlı yükseköğretim kurumlarında basın açıklaması yapılacak yerlerin binalara en az 50 m. uzaklıkta olacak şekilde belirlenmesi,
2) Basın açıklaması için öngörülen yerler ve gündüz saatleri dışında basın açıklaması yapılması, basın açıklaması sırasında veya sonrasında pankart açılması, slogan atılması, izinsiz yürüyüş yapılması, çevreyi rahatsız edecek şekilde etkinlik, anma vb. eylemlerde bulunulması,
3) Rektörlükten izin alınmadan imza ve tanıtım stantlarının açılması, … el ilanı, broşür, bildiri vb. dağıtması...
4) Üniversite yönetiminden izin alınmaksızın bilbordlara afiş ve ilan asılması, afiş ve pankart asılması, trikleme, pullama gibi fiiller mevzuat hükümlerine aykırı olacağından, aksi davrananlar hakkında Kabahatler kanunun ilgili maddeleri ve genel hükümleri doğrultusunda adli ve idari işlem yapılması zorunluluğu doğacaktır.”
“Karakolda ayna var ayna var/ Kız kolunda damga var/ Gözlerinden bellidir cevriyem”. Nizamiyesinden, amfisinden, kantininden üniversitenin karakol olduğu bellidir.
- Okul yok, yemek yok, elektrik yok, internet yok ama "uzaktan, "kesintisiz" eğitim şahane 17 Ocak 2025 04:02
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42