24 Mayıs 2013 10:41

Deniz Gezmiş üniversiteye hoşgeldi

Deniz Gezmiş üniversiteye hoşgeldi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Deniz Gezmiş heykelinin Mimar Sinan Üniversitesine dönüşü, Türkiye’de halkın iradesinin etkili olduğunun -daha doğrusu olacağının-  bir göstergesidir. Ancak bu ifadeyi, AKP iktidarı sayesinde halkın iradesinin etkin olduğu şeklinde beyanda bulunan yandaşlarınki ile karıştırmamak gerekir.
Peki, halkın iradesinin etkili olması ne demektir, Deniz Gezmiş heykelinin üniversiteye dönmesinin bununla nasıl bir ilgisi bulunmaktadır? Halkın iradesi bir tas çorba ya da elektrik olmadığı halde siyasi oyuncuların verdiği buzdolabını gecekondu kulübesinin bir köşesinde paslanmaya terk edilmek üzere koyan sözde yandaşın hile ile oluşturulmuş iradesi kastedilmemektedir. Ya da din bezirganlığı ile halkın samimi duyguları istismar edilerek kazanılan çarpıtılmış bilince sahip yandaşların iradesi halk iradesi değildir. Neden değildir? Çünkü, o insanlar ne ekonomiye, ne siyasete, hatta ne de kendi yaşamlarına tam olarak hakimdir. O insanlar, bir şekilde bağlandıkları iktidarın kararlarını “devlet kararı” ya da “büyükler bilir” mantığı ile kabul eden ve uygulayan kütlelerdir. Böylesi kütleleri oluşturan insanlar samimidir, bu ahlaksız iş birliğine girmelerinde kendilerinin bir suçu yoktur, belki de çaresizdirler. Bu oyunda asıl suçlular toplumun gücünü oluşturan sermaye grupları, emperyalistler ve onların iç siyasetteki ajanları olan çıkarcı oyunbaz siyasilerdir.
Demokrasi denen yönetim biçimi de zaten böyle bir şey değil mi, diye meseleyi biraz daha açabiliriz. Evet, temsili demokrasi halkın temsilcilerinin belirli süre için halk adına karar alma ve yönetim sistemidir. Peki, böyle tanımladığımız yönetim biçiminde halk var mı? Emekçilerin 1 Mayıs’ı Taksim alanında kutlamasına yönelik taleplerinin şiddetle baskılanmasından, kentsel dönüşüm rantlarının güçlüler arasında bölüşümüne; yaşamsal boyutta toplumsal cinayet olan eğitim değişikliğinden, yargıda ya da üniversitelerde girişilen yandaş yapılandırmalara dek hangi konuda halkın iradesi var veya halkın karşı çıkışına siyasiler kulak verdi? Toplumda giderek yaygınlaşan ve yoğunlaşan işsizlik ve yoksulluğa karşı nasıl bir önlem alındı da, bu önlemi siyasilerin halka kulak verdiği şeklinde yorumlayabilelim? Zaten kapitalist toplumlarda böyle kararlar alınmaz, alınamaz; çünkü kapitalist toplumlarda siyasiler içte başta sermayenin, dış güç olarak da emperyalistlerin emrindedir. Anayasa tasarıları veya dış siyaset dış güçlerle -ABD ile- görüşülerek karara bağlanmıyor mu! Türkiye çok ciddi bir dönemeçten geçerken, Başbakan ve yardımcısı iki farklı karar odakları ile görüşmeye gitmedi mi ABD’ye? Aynı dönemde BDP’li, bir siyasetçi de ABD dönüşünde, başka neler konuşuldu bilinmez, ama Suriye meselesinde ABD ile aynı görüşte olduğunu ifade ederken, aynı görüşü almak için acaba niçin o kadar uzaklara gitti ki! Bu zat bilmez mi ki, farklı güçlerin aynı görüşte olmasının anlamı, güçlünün kararının geçerliliğinin kabul edilmiş olduğudur. Aksi halde, gerçekten aynı görüş var idi ise, o kadar yol gidilmezdi. Aynı görüş olduğu biliniyor olsa idi dahi, demek ki görüşün teyidi gerekmektedir!
İşte değerli okuyucular, görülüyor ki, böyle bir sistemde halk görüşü yoktur, ancak halkın kandırılmış ya da yandaşlaştırılmış rızası vardır. Deniz Gezmiş bunu değiştirmek istiyordu. Onun amacı kandırılmadan veya yandaşlaştırılmadan insanların insan olarak görüşlerini geliştirip, idari kademelere iletip, öylece kendilerinin oluşturdukları yönetim ağı içinde yönetilmek idi. Bu kalkış bir kafa ve vicdan hareketidir. O nedenle, Mimar Sinan Üniversitesinin bu yöndeki kararı fevkalade olumludur. Doğal olarak, bu konudaki en büyük paye FKF girişimindeki gençlere aittir. Halkın iradesi şimdilik ufak görülebilir, ne var ki bu potansiyel sermayeyi, siyasi ajanlarını ve avenelerini hiç beklenmedik bir anda halkın adına bir kaşık suda boğabilir!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa