24 Mayıs 2013
DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Liberal, ana muhalefeti suçluyor; “Böyle ana muhalefet olursa sonu bu olur” Ötekinin derdi liberaller; “Mutlu musun, sen destekledin...” MHP zaten hep koltuk değneği... O buna, bu ona... En tazesi Kürtler; yık bütün suçu onların sırtına... Hadi, 12 Eylülden beri bizim tarafın yaşadıklarını bir kenara bırakalım.
1994 yerel seçimlerindeki Refah Partisi zaferinden alırsak; gerilimin açığa çıkmasını ve elbette Recep Tayyip Erdoğan’ın devr-i iktidarını; koca 20 yıl... “Mevcut iktidar zihniyetinin adımları ve ona karşı mücadele planları” ile geçen 20 yıl... Sonuç?
Ülke nüfusunun yarıdan fazlası genç olduğuna göre, ülke nüfusunun büyük bölümü bu iklimde büyüdü. Şimdi eğri oturup, bir bardak soğuk suyu “şeref”ine kaldırıp konuşalım memleketin halini.
CHP, bu devrin neredeyse tümünde “ana” muhalefet... Kısa bölümünde iktidardır ki; bu kısacık iktidar AKP’yi var edecek çöküşü başlatmıştır.
Ne diyeceğiz o zaman?
Oy artırmayı bırak; toparlanmışları bile dağıttıysa uyguladığı politikalar; ne yapacağız? Evet; şerefine CHP... Senin de şerefine!
MHP’nin zaten “idam ipleri, belden aşağı kasetler ve eskimişliği” ile hali herkesten beter. Kim niye peşine düşsün? Şerefine MHP!
Taa, Müslüm Gündüz’lerden bir kaşık suda kopan türban fırtınalarına; 20 yılın tartışmalarını bir geçirin gözünüzün önünden... Bin yıl sürecek 28 Şubatı da; Cumhuriyet mitinglerini de...
Kendisi için özgürlük, başkası için “zulüm” öngören bütün “sözde” muhalif sözlerin, sözcülerin... Hepsinin şerefine!
Hadi 20 yılı da boş verin; 2002-2013... 11 yılda kim ne dedi, ne yaptı, ne hesapladı, sonuç ne oldu? Cumhuriyet tarihinde görülmedik saldırılar yaşanırken; ülke karış karış yağmalanırken; “bez parçaları” etrafındaki gerilimler ile “boru mu silah mı”nın ötesinde bir siyaset görebildik mi?
Umutsuzlukla Emek Sineması enkazına bakıp; iki bira içemedikten sonra, “N’olcek bu memleketin hali” demenin keyfi mi kaldı?
Başka bir siyaseti, başka bir muhalefeti dillendirenler vardı elbette; kulak veren olmadı? Neden? Hâlâ “ulusalcılık”tan, hâlâ ayrışmalardan rant devşirmeye çalışan sözde “muhalif”ler var bu ülkede... Onların sesi gür çıkıyor; devir onlarınmışçasına salınıyorlar orta yerde...
“Madem ki bu kere mağlubuz” mu diyeceğiz bir kez daha?
Alkol yasağından kalkıp “yenilgi” edebiyatı yapmak değil niyetim asla; muhalif seslerin daha yüksek perdeden çıktığına bakıp, aldanmayacak kadar da tecrübe biriktirdi bu ülke... Alkol üzerinden girişilecek kapışmanın sonu belli; biliyor Erdoğan... Kanırtıyor artık; “Gece gündüz içen kafa kıyak gezen nesil istemiyoruz”...
Umutsuzluk çoktan yayıldı. Hücre hücre... Bu kadar “cephe”de kaybettikten sonra, ihtimal var mı; “alkol” cephesinde kazanmanın?
Herkes “kendi kapısının önündeki AKP’yi temizlese”, ne güzel memleket olur... Olmuyor işte! Öyle ki; 40 yıllık savaş bitti; çatışmalar durdu, sevinemeyecek haldeyiz. Tam keyifle “içki” yudumlayacak anda değil miydik yoksa... Hadi AKP’ninki “iktidar sarhoşluğu”... Bizim tarafın derdi ne? Ne içiyor; neyin kafasında?
Kürt’ün ana dil hakkı da, Moda sahilinde bira yudumlama hakkı da, Emek Sineması’nda film izleme hakkı da, sağlıklı bir eve başını sokabilme hakkı da; mücadelesiz olmuyor bu ülkede... Suya, havaya, toprağa sahip çıkmak bile... Tuğla, fırın, nakış ve hava yolu işçilerinin ekmeği ve özgürlüğü de öyle... Devlet Tiyatrolarında tiyatro yapmak ya da izlemek isteyen de; tutacak ucundan bu kavganın...
Hepsini saymayalım; ama hepsi birleşmedikçe AKP hep iktidar, gayrısı hep müzmin muhalefet... Oysa birleşmek, kendi kapısının önüne hapsolmaktan, bahşedilen adacıklarda mahsur kalmaktan çok daha kolay...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et