'Kıçı kırık üç harf' meselesi
Fotoğraf: Envato
Şunun şurasında neredeyse düne kadar varlıkları inkar edilirken, öte yandan kan ve gözyaşları eşliğinde son otuz yıl içinde ülke sathında ve bizatihi kendi “vatandaş”larımız arasında sürüp giden “düşük yoğunluklu savaş” sonrasında tam da şu sıralar “barış”tan yana esen “umut rüzgarları”na bakılırsa; anlaşılan o ki, önceleri memleketimizin karlı dağlarında yürüyen kimi yurttaşlarımızın hediklerinin çıkardıkları sesler yüzünden devreye sokulan “kart-kurt” lu andavallıca hikayeler, ilerleyen zaman zarfında ister istemez tümüyle iflas ettiği için, ortaya nasıl olduysa oldu birdenbire Kürt denen bir kavim, ünlü illüzyonist Zati Sungur’un silindir şapkasından şıpınişi çıkıverdi nitekim!
Yıllar yılı “milli hassasiyetler” teranesiyle sürdürülen inkar, asimilasyon politikalarının pabuçu dama atılınca, daha da doğrusu bu “çıkmaz yol”da, bu “çağ dışı zihniyet” doğrultusunda direnmenin anlamsızlığının yanı sıra, keza bu minvalde aynı yola inatla devam etmenin ne denli “akla ziyan” olduğu da nihayet bunca badirenin, bunca “maddi-manevi” kayıpların ardından nihayet anlaşılınca, bu kez “akil insanlar”ın yurdun dört bir yanına salınıp, bir bakıma “barış elçiliği”ne soyunup, böylece getirecekleri sihirli reçetelere gözlerimizi odakladık!
Yeni bir anayasanın tohumlarını atmaya çalıştığımız şu sıralarda, diyar diyar dolanıp duran bu “akil vatandaşlar”ımızın çıkınlayıp heybelerine doldurdukları ve başımızın başı başbakanımıza sunacakları bu “reçete”lerin akabinde memleketin hali, ahvali hangi rotayı izler, hangi menzile doğru yönelir, ya da ecdadımızın izinden yürüyüp sil baştan sultanlık, padişahlık günlerine doğru yavaş yavaş dümen mi kırarız bunu yakın zamanda milletçe izleyip göreceğiz ama, beri yandan yine Zati Sungur misali daha geçen hafta 4. Diyarbakır Kitap Fuarı’ndaki afişlere yansıyan, bir bakıma sanki şapkadan çıkan hayali güvercinlerin kanatlarındaki W, Q, X harflerini görünce böylesine bir “mucize”ye şaşmamak gerçekten de mümkün değildi ağparik!
Üstelik bu mucizenin hemen akabinde bir de gavurca adıyla “Ombudsmanlık” ya da nam-ı diğeriyle “Kamu Denetçiliği Kurumu”nca kaleme alınan şu şatafatlı haberin kendisi de başlı başına bir mucizeydi; nitekim buna göre:
“Kurum, resmi İnternet sitesinde Türkçe anlamı ‘Devletimiz kendisine güveniyor ve kendisini milletin denetimine sunuyor’ olan slogana yer verirken, bu sloganda Türkçe alfabede yer almayan ‘w, x’ gibi harfler kullanıldı. Kurum bu duyuru sırasında BDP’li belediyelerin sık sık karşılaştığı Kürtçe park ve sokak isimleri ile ilgili yasak kararlarını da fiili olarak aşmış oldu. Kurum çağrı için Kürtçe olarak hazırlanmış sloganlarda, yasak kararlarına neden olan ‘x, w ve q’ gibi harflere yer verdi.”
Kirvem, bütün bir hafta boyunca gerek Diyarbakır’da, gerekse başka vesilelerle değişik yerlerde imzaladığım kitaplarımda daha evvelden de “yassağ!”, “muzır” veya “cezalı” olan bu harfleri kullanıp bir bakıma “günah” işlediğimi ta eskiden beri biliyordum, ama bu kez bir “anayasal” kurum tarafından resmen açıklanan “Devletimiz kendisine güveniyor ve kendisini milletin denetimine sunuyor” cümlesi sadece kulaklarımı tırmalamakla kalmadığı gibi, aynı zamanda da “Yüreğimi derinden yaraladı” dersem; Allah, Kristos, İncil hakkı için inan ki yalan söylememiş olacağım; çünkü benim zekadan yoksun, akıldan yana yeterince nasibini almamış olan şu zavallı, şu biçare beyinciğime bakılırsa, anlaşılan o ki; anlı, şanlı sayfalarıyla tarih yazıp, hatta bu minvalde çağlar değiştiren şu bizim ezeli ve ebedi devletimiz gari kendisine bundan kellim hem “güveniyor”, hem de bunun en bariz kanıtı olarak yıllar yılı yasaklayıp, ötekileştirip, dışladığı “kıçı kırık üç harf”e bundan böyle lütfedip yaşam hakkı tanırken, aynı zamanda da kendisini var eden halkının da “denetim”ine sunacak mertebede özgüvenine kavuşuyorsa, demek ki seneler senesi tazı misali peşinden koşuşturup durduğumuz “muasır medeniyet”i bu gidişle ha yakaladık, ha yakalamak üzereyiz elhamdülillah!
Öyleyse?
Öyleyse bu saatten sonra milletçe hepimizin gözü aydın, “zafer”imiz daim olsun Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30