Vasilik TSK'den AKP'ye geçti
Vasi, Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te bir yetimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kimse olarak tanımlanıyor. Vasinin yaptığı işe de vasilik, vesayet deniyor. İki bin iki genel seçimlerinde kuruluşundan kısa bir süre sonra tek başına hükümet olabilen AKP, çok kısa süre içinde dışta ABD başta olmak üzere NATO ülkelerinin, içeride liberallerin desteğine sahip olduğunu hissettirdi. Kamuoyuna verilen mesaj; demokratikleşme için tek ve son şansımızın AKP Hükümeti olduğuydu. Bürokraside henüz yetişmiş kadroları yokken bir yandan bu açığı kapatmak için çalıştılar, diğer yandan desteklerini artırmak için çaba gösterdiler. İlk sınav ABD ve İngiltere’nin Irak işgali döneminde verildi. Hazırlıklara verilebilecek not on üzerinden ondu. Birkaç gazete ve köşe yazarı dışında bölgemizde egemen güç olmanın faydaları ve bunun olası bedellerine katlanılması gerektiği toplumun hemen tüm kesimleri tarafından neredeyse onaylanır hale getirildi. Türkiye solunun ve Kürt siyasi hareketinin yoğun muhalefeti izole edilmeye çalışıldı. Öyle ki yol kazası olmasa Türkiye, Irak işgalinin doğrudan içinde olacaktı. Gerçi dışarıdan da olsa hava sahasını kullandırmak da dahil her türlü destek sağlandı. Bu durum liberallerimizde büyük alkış tufanı yarattı. İttifaklarla yaratılan güven ortamının geliştirilmesi hem de 28 Şubat raundunun alınabilmesi ikinci sahne olarak ortaya kondu. Darbeler ve devamındaki dönemler dışında TSK, kurulduğu günden o günlere değin siyaset üzerinde etkili bir kurumdu. Zaman zaman vasiliklerine bizler bile tanık olabiliyorduk. Türkiye’nin demokratikleşebilmesi için siyaset üzerindeki TSK vesayetinin kaldırılması zorunluluğu gündeme getirildi. Yıllarca birlikte çalıştıkları da dahil komutanları da kısa süre içinde zindanlara kapattılar. Liberaller ayakta alkışladı. Yoğun tezahürat karşısında, Hükümet, bir orkestra edasıyla bis yapmak zorunda kaldı. TSK, siyaset sahnesinden ustalıkla uzaklaştırıldı.
Demokratikleşmenin önünde neredeyse hiçbir engel kalmamıştı. Ancak demokrasi bir türlü gelmek bilmiyordu. Sabırsızlananlara sırayla hadleri bildirilmeye ve itibarsızlaştırılmaya başlandı. AKP, yaklaşık 10 yıl içinde Hükümet ve iktidar olmakla kalmamış, devlet de olmuştu. Güce tapınanların büyük çoğunlukta olduğu bu topraklarda, sistem işlerken, gücü eline geçirenin paylaşmasını beklemek en basitinden saflık olduğunu söyleyenler bir defa daha maalesef haklı çıktı.
Çalışma yaşamı, sağlık, eğitim, enerji, kentleşme gibi alanlarda gerçekleştirilen yasal düzenlemeler orta yerde duruyor. Meslek örgütleri ve sendikalara karşı alınan tutum da öyle. Bayram ilan etmekle övündükleri 1 Mayıs’da işçi ve emekçilerimizle, solcularımız için “kutsal”lığı olan Taksim’i yasaklayıp, İstanbul’da olağanüstü hal ilan ettiler. Uymayanlara şiddet uyguladılar. İş cinayetlerine kanıksanır oldu, üniversiteler hem öğrenciler hem de çalışanları için çekilmez bir hal aldı. Konuşma özgürlüğü olmayan bir ülke haline getirildik. Başbakan, Kürt sorunun siyasi çözümü sürecinde, gözünü, kulağını kapatmış tek inisiyatifli olarak sahnede yer almaya devam ediyor. Suriye ile ilişkiler ortada.
AKP’den hala demokrasi bekleyen var mı? Bugün 2002’ye göre önünde hiçbir engel kalmamış olan AKP kadroları demokratikleşmeyi bırakın, var olanları da elimizden aldı. Anayasa faaliyeti kapsamında başkanlık, partili cumhurbaşkanı vb. girişimlerle yasamayı daha da zayıflatmaya, kendilerinden bekleneni çok daha kısa sürede hayata geçirebilmenin yapılarını kurmaya çalışıyorlar.
Bu ülkenin halkları, bizler ne yetimiz, ne akılca zayıf ne de hasta. Ancak Erdoğan ve AKP kadroları vasimiz oldular. Demokrasi istiyorsak önce vasiliklerini iptal etmemiz gerekiyor. Bunun için de son aylarda tamamen gündemimizden çıkan, Mart 2014’deki yerel seçimlere hazırlanmayı önümüze koyalım. Lütfen.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat
Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Taleplerimiz karşılanmazsa yurt ücreti de yok

Palyatif topluma karşı: Başpınar’da acının kolektif direnişi

Evrensel'i Takip Et