Artık değer (!)...
Uzun süre başında bulunduğu kulübün başkanı, onun öncesinde yandaşı olduğu konusunda, yaptıkları, yapamadıkları ve de yapmadıklarıyla hep bir kuşku yaratan babadan varsıl adam, kendi öz varlığına varlık katarken, kulübü borç batağına sürüklemiş, darma duman etmişti. Böylece kulübünün (!) dışındaki büyüklü küçüklü her tür takımın ekmeğine yağ sürmüş; o yağın üzerine de bolca bal dökerek yollarını açık etmişti.
O adam daha sonra yeni oyuncaklar edinmiş, borca harca girmeden de varlığına varlık katmayı sürdürmüştür. Kendisine, olmayacak yerlerde AVM yaratma olanağı sağlayan siyasal erkin, çağdaş şeyhülislamın ağzından her çıkanı buyruk kabul edip gereğini yaparak, yapılanın karşılığını almak gibi bir uğraşın içinde olmuştur hep. Bu her şeyin içinde yeni imparatorluğunun vatanında sesi biraz çıkan çalışanları, bir zamanların “tak-şak paşası” gibi isteğe bağlı olarak susturmak, kapının önüne koymak gibi her bir şey de var ne acı ki.
İşte böyle yönetilen vatanın bir köşesinde seslerini yükseltmeden, yükseltemeden yazarak kapı önüne konulmanın önünü alan, yeşil alanı sınırlayan çizgilerin dışına da çıkmayan, “aktif futbolculuk” yaşamını sonlandırarak aktif yazarlık ve yorumculuk yapmaya başlayan Rüştü Reçber ile basının yazılı, görüntülü, sesli her tür alanında aktif olarak her tür işi yapan Güntekin Onay, işverenlerinin bir dönem başkanlığını yaptığı kulübün ayaktopu takımının yenişmezlikle son bulan bir büyük ve önemli karşılaşması sonrasında “kayıp bir puandan” söz ediyorlardı (!) da o bir puanı bulmak için bana saç baş yolduruyorlardı. O bir puanın nasıl yitik olacağı ya da yitip giden bir puanın nasıl yok olacağı konusunda açıklama yapmadan beni dipsiz kuyularda derin derin düşüncelere salıyorlardı.
Ayaktopu karşılaşmasında yenişmezlik durumunda ortada duran üç puandan birer tanesi iki takımca alınır, bir tanesi de ortada kala kalır, artık puan olarak değer kazanırdı (!) oysa. Bu, o iki takım için de yitik puan sayılamazdı ki. Yitirilen puan ikidir çünkü. Yani, yenişmezlik durumunda her iki takım için de kazanılan bir puandır; ama kazanılamayan puan ikidir. Yitirilenin bir puan olması zordur. Yitirilen dedikleri o artık puan ise, onu tek başına almak zorun ötesinde olanaksızdır. Aslında, o artık puan gerçekten yitip gitmektedir ya, neyse. Konumuz o değil.
Eğer bu deyişte bir alaylama, bir iğneleme, hadi yabancı dil tutkunu milliyetçilerin ve ulusalcıların ağzıyla söyleyeyim bir ironi yoksa, adamların aktif olarak eskide kaldıklarını söylemek olası. Hani, iki puan uygulamasının olduğu, yıllar yıllar öncesinde. İkisinin de aynı şeyi düşünmüş ve yazmış olması hem yıllar öncesinde kaldıklarını doğruluyor; hem de karşılaşmayı birlikte izlediklerini gösteriyordu. Demek ki izlerken bunlar da konuşulmuş. Konuşulanlar da yazıya geçmiş. Güntekin Onay “1 puan, kayıp değil” derken Rüştü Reçber de “ ‘ Kaybedilen 1 puan’ gözüyle bakılabilir ama beraberlik de iyi sonuçtu” diyordu ve bunca söze neden oluyorlardı.
O karşılaşmanın iyi yanı, yıllardır değindiğim kimi yanlışlardan birinin bir başkasını da rahatsız ettiğini okumuş olmamdı. Hani, oyuncusuna, çalıştırıcısına, yönetene sayfalar dolusu yol gösterenlere “siz de söylediğinize, söyleyemediğinize bakın” deme çabasındayım ya yıllardır. Arada sırada da olsa benim yaptığımı yapanlara rastlayınca seviniyorum doğal olarak ve o artık puanı kendime yazıyorum. Birken iki olduk havasına giriyor, üç olduk mu beklentisine dalıyorum sevinçten.
Pek çok gazetenin pek çok yazanının yaptığı gibi Orhan Can da aynı karşılaşmayı yazmıştı; ama herkes gibi bitirmemişti. Başkalarının yanlışlarını, bilgisizliklerine de değinmişti benim gibi. Umarım ve dilerim sürdürür yine benim gibi. Pek çok kez değindiğim ve düzeltmeye çalıştığım “göz var, izan var” sözünü kullanmak isteyip beceremeyerek “göz var, nizam var” diyenlere bir düzelti de ondan gelmişti. Sözün doğrusunda da; yanlışında da göz vardı da bakıp göremesler bile anlayış anlamında izan görülemiyordu bir türlü. Bu da doğal olarak tümcenin düzeneni de nizamını da bozuyor, Orhan Can’ın da canını sıkıyordu.
Birken iki olduk dememin nedeni buydu işte. Belki üç de oluruz, artık değeri paylaşırız kim bilir!…
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et