01 Haziran 2013 15:42

Sinemasal anımsamalar-2

Sinemasal anımsamalar-2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul deyince aklıma en çok çocukluğum ve çocukluğumun, gençliğimin geçtiği Kartal gelir. Sonra köprü altı (Galata), Ortaköy, Hisar çay bahçesi (Ali Baba) ve Beyoğlu gelir. İstanbul deyince aklıma en çok (artık bugün neredeyse tamamı yok edilmiş) sinemaları gelir.

Henüz ilkokul yıllarımda, lokum kutularının altını sinema perdesi biçiminde kesip, kutunun iki ucuna geçirdiğim çubuklara gazeteden kestiğim çizgi roman şeritlerini arka arkaya ekleyip sararak yaşıtlarıma sinema gösterileri yapardım. Ortaokula geldiğimde sinema makinesiyle, film afişleriyle tanışmıştım. Ortaokul arkadaşım Orhan Karagöz’ün babası okullarda hafta sonları film oynatırdı. Yaşlanan ve yorulan babasından görevi Orhan devralmıştı. Kartal’ın, Cevizli’nin, Maltepe’nin çeşitli okullarında hafta sonları birlikte film gösterirdik. Sinema makinesini, afişleri ve büyük siyah perdeleri birlikte taşır, filmleri birlikte sarardık. Okulun salonunda filmi izleyen çocuklarla birlikte, biz de izlerdik kaçıncı kez izlediğimizi düşünmeden ve sıkılmadan. Daha çok tarihi filmler ya da çocuk oyunculu filmlerdi bunlar.

60’lı, 70’li yıllar boyunca Kadıköy’den Pendik’e kadar bütün sahil belki de Türkiye’nin en güzel sahillerindendi. Boğaz kıyıları da öyleydi. Deniz doldurulmadan, sahiller yok edilmeden önce gazinoların, restoranların, kahvehanelerin ahşap çıkmaları denizin üstündeydi. O ahşap çıkmalarda, denizin üstünde oturup yemek yemenin, iskelenin yakınındaki çay bahçelerinde çay içip sohbet etmenin keyfine doyulmazdı.

İstanbul’un bütün ilçelerinde yazlık bahçe sinemaları, kışlık sinemalar, konserler verilen büyük çay bahçeleri de ayrı bir cazibe merkeziydi. Kadıköy’ün, Kartal’ın, Pendik’in yazlık ve kışlık sinemalarında, sayısız film izlemiştim makinist dairesinde dönen makaralardan, perdeye yansıyan görüntülerde. Bugün anımsamaya çalıştığım çocukluk, gençlik anılarım gibi yıllarımı geçirdiğim, anılar biriktirdiğim semtler, mahalleler, sinema salonları da sisler ardından el sallıyor sepya görüntülerde. O sinemalarda izlediğim filmler ve o filmlerin hayal kahramanları gibi.

Altmışlı, yetmişli yılların yazlık bahçe sinemalarına pikniğe gider gibi giderdi aileler. Gündüzden hazırlık yapılır, dolmalar sarılır, ev işleri imece usulü bitirilirdi. ‘Gelecek Program’ı, ‘Pek Yakında’yı bilenler, gelecek haftanın planlarını da yapardı. Kışlık sinemalar da pek farklı değildi fakat yine de bahçe sinemalarının keyfi başkaydı. Sinemalar sadece film gösterilen salonlar da değildi o yıllarda. Konserler, sünnet düğünleri, tiyatro gösterimleri, özel geceler de yapılırdı o derme çatma salonlarda.

Kadıköy’ün Süreyya Sineması’nda da Opera Sineması, Opera Pasajı’na, Kartal’ın Uzunkaya Sineması Uzunkaya Çarşısı’na, Pendik’in Okmen Sineması da Okmen İşhanı’na dönüşmeden önce, çok film izlemiştik, bu sinemaların kışlık salonunda da, yazlık bahçesinde de.

HAYAT HENÜZ BÖYLESİNE KİRLETİLMEMİŞTİ

Kartal’ın da ‘en güzel’ sayılan yıllarında geçmişti çocukluğum, gençliğim. Mahalle kültürünün, komşuluğun, mahalle arkadaşlığının olduğu yıllardı. İnsanlar tıpkı o filmlerin hayal kahramanları gibi ‘fakir ama onurluydular.’ Örneğin, bir çıkar amacıyla kendilerine teklif edilen, hak etmediklerini düşündükleri parayı tüm yoksulluklarına karşın reddedebiliyor, karşısındakinin yüzüne çarpabiliyorlardı; 50’li yıllarda Türkiye’yi “küçük Amerika” yapmak isteyen zihniyetin toplumda sınıf atlama düşlerini körüklemesine rağmen. Ülkeyi yönetenlerin her mahallede milyoner yaratma girişimleri, ne yazık ki insan kirlenmesinde önemli bir başarı da kazanmaya başlamıştı.
Yine de 60’lı 70’li yıllar masal gibi yıllardı. 70’lerin ikinci yarısında başlayan çözülme ve sonrasında oluşan kirlenme, yaşanan toplumsal dönüşümlerle, 12 Eylül sistemiyle bütünleşerek, biçim değiştirerek, günümüze dek uzanır.

60’lı, 70’li yılların toplumsal hayatı örgütlülüğe dayanıyordu. O yılların toplumsal muhalefeti, muhalif bireyi örgütle, örgütlülükle tanımlanabilir, anlatılabilir. O nedenle muhalif birey de, yapılanmalar da güçlüdür; o nedenle ‘gerçekçi olup imkânsızı istemişlerdir.’ İlkokul yıllarımda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını tanımış öğrenmiştim. Mahir Çayan ve arkadaşlarını biliyordum; ortaokul çağında İbrahim Kaypakkaya’yı da biliyordum artık. Dünya devrimlerini, devrimcilerini de.

Ortaokul yıllarımda sinemanın yanı sıra edebiyatla, toplumsal muhalefetle de ilgiliydim. Duvar yazılarıyla ilkokulda tanışmıştım. Okul yolundaki evlerin duvarlarında “Tek Yol Devrim Dev-Genç” yazıları olurdu. Dev-Genç’lileri dev gibi gençler sanıyordum. 15-16 Haziran’ı anımsıyorum. İşçilerin ‘ayaklandığı’ yakınımızdaki Yakacık Yolu’nda ve Ankara Asfaltı’nda yürüyüş yaptıkları söyleniyordu. 12 Mart Darbesi’ni, devriye gezen askerleri de anımsıyorum. O günlerde bahçelere saklanan gençler devriye gezen askerleri kolluyor, onlar uzaklaştığında çıkıp duvarlara yazılar yazıp ortadan kayboluyorlardı.

O günlerden çok net hatırladığım iki olay vardı. Biri Deniz Gezmişlerin asıldığı gün babaannem ve annemin ağlamaları, diğeri de Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir’in Maltepe’de bir evde kuşatıldıklarında yaşıma ve bacak kadar boyuma aldırmadan Maltepe’ye gidip kalabalığın arasında olan biteni izlememdi. Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir sığındıkları evde, evin kızı Sibel Erkan’ı alıkoyarak teslim olmamak için direniyordu. Ev kuşatılmıştı ve 1971’in Mayıs sonunda başlayan olay 1 Haziran’da Hüseyin Cevahir’in öldürülmesi, Mahir Çayan’ın da yaralı ele geçirilmesiyle son bulmuştu.

Durumdan vazife çıkaran ordu, 12 Mart 1971’de bir muhtıra verir. İstanbul’da ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında çok sayıda muhalif bu örgütlerle ilişiği olduğu gerekçesiyle tutuklanır. TİP ve DİSK kapatılır. 12 Mart askeri darbesinden sonra THKO örgütlenmesi içinde yer alan Deniz Gezmiş ve arkadaşları asılır, THKPC örgütlenmesini oluşturan Mahir Çayan ve arkadaşları, TKPML-TİKKO lideri İbrahim Kaypakkaya öldürülür; onlarca gençlik ve işçi önderi devrimci, muhalif aydın tutuklanır işkenceli sorgulardan geçirilir, hapishanelere doldurulur.
(Devam edecek)

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa