'Durmak mafiş, yola devam' meselesi

Günlerden beri alkollü içkilerle ilgili yeni düzenlemeler hakkında başımızın başı muhterem başbakanımızın verdiği fetva”lara bakılırsa; anlaşılan o ki, bunca yıldan beri yürürlükte olan anayasamızın 58. Maddesinin son bölümü üzerinde hassasiyetle durulup gerekenler yapılacak…
Yani, “Devlet, geçleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” hükmü; bundan kellim sadece kağıt üzerinde kalmayacağı gibi, tam aksine belki de en babayani, en zecri “sıkıyönetim” uygulamalarını sollayacak mertebede kimi “yaptırım”larla yüz yüze gelip, ardından da “selamünaleyküm” deyip tanışacağız…
Buna göre, daha da doğrusu bu yaptırımlar sayesinde mesela belli saatlerde alkol satışlarına gem vurup, bu baptaki özendirici ilanları “yassağ”layıp, ayrıca şişelerin etiketlerine “Alkole bulaşma, ecele koşma!” ya da daha da anlamlı, daha da çarpıcı olsun diye “Alkol içmeyen sevap, zıkkımlanan günah işler!” yazıp tedbir alacağız…
 Mesela “milli içkimiz” mis gibi “ayran” dururken, bunun yerine “tıksırıncaya, patlayıncaya kadar içip”, ardından da sokaklarda attıkları naralarla halkımızı rahatsız edenlerin yanı sıra, bir de içtikleri rakı, votka, şarap, biralar yüzünden yollarını şaşırmadan kazara da olsa gecenin bir vaktinde evlerine döner dönmez, bu kez de yine başımızın başı sayın başbakanımızın her defasında Yunus Emre’nin kulaklarını çınlatırcasına anımsattığı “yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü” sözüne kulak tıkayıp, bunun yerine Yaradan’a sığınıp, gari Allah ne verdiyse babında tekme, tokat, sille, tepik, yumruklarla karılarını döven, hatta bununla da yetinmeyip mutfaktan kaptıkları satırla eşlerini lime lime doğrayan bu “ayyaş”ların nemalanıp yuvalandıkları “meyhane”leri tez elden “kitabına uydurup” kapatacağız…
İki kadeh attıktan sonra “Yav n’olacak bu memleketin hali?​” deyip “kurulu düzen”imizle ilgili kendi yamuk akıllarınca ileri-geri laflayan “entel” takımının takıldıkları barların  izin belgelerini yenilemeyerek, kafadan uyduruk gerekçelerle altlarından kalkamayacakları para cezalarıyla iflahlarını söküp inim inim inleteceğiz…
Alkol kokan bu “zelil” mekanları öncelikle cami, biraz da kilise ile havralardan kapıdan kapıya şu kadar metre, şu kadar santim uzakta tutup, böylece “Tanrı’ın evleri”ni Allah adına kollayıp korurken, bu arada “cem evleri”ni de dalgınlığa gelip inşallah unutmayacağız…
İktidara geldikten sonra yıllar yılı inceden inceye hesaplayıp nihayetinde devreye soktuğumuz “4+4+4 damgalı ilim, bilim, din, iman, irfan yuvaları” okullarımızı da bu sarhoş mekanlarından uzakta tutacağız…
Kimi kendini bilmezler tarafından küçümsenen, hatta onlara, yani bu gafillere kalırsa güya iki tıktık, üç şıkşıkla şıpın işi duvarlarını örüp, çatısını kapatıp, sonra da “önemli” şahsiyetlerimizin, “ecdat”larımızın adıyla onurlandırıp böylece “üniversite”lere dönüştürdüğümüz bu mekanlardaki kantinlerde bir kutu bira içmeyi gençlerimize ve hocalarına yasaklarken, aslında bunu onların  sağlıklarına, zihin dünyalarına halel gelmesin diye yaptığımızı gerektiğinde polis zoruyla anlatacağız …
Yani?
Yani halkımızı, gençlerimizi alkolün zararlarından ve benzeri kötü alışkanlıklardan korumayı görev bellerken; bunu da, özellikle “dini hassasiyetler”miz mucibince yetiştireceğimiz nesiller sayesinde gerçekleştireceğimize dair olan inancımızla yapacağız…
Öyleyse?
Öyleyse durmak mafiş, yola devam!..