Gezi Parkı bir zamanlar
Gezi Parkı bir zamanlar akşamüstü dinlemek için uğradığımız bir yerdi. Bugün Belediye Sanat Galerisi’nin olduğu yerde Mutfak diye andığımız bir kulübecik vardı. Yazın bahçesinde çoluk çocuk oturur serin serin bir şeyler içerdik. Çocuklar yeşilliklerde koşuştururdu. Bazen Turgut Uyar’la Tomris’in çocuk Turgut’u, Adnan Özyalçıner ile benim Ayşe Bengi… Kışın omuz omuza bir tezgah çevresine sıralanırdık. Anmak Sayın Başbakana ayıp olacak ama keyif mekanıydı. Kafamız kıyak olmazdı pek, çünkü caddeye çıkana kadar ayılırdık. Burayı yıkmaya kalktıklarında epey dil döktük belediye reisine. Daha ferah mekanlar vadetti ama sözünü tutmadı.
Benzer bir yer de Bebek’teki Nazmi’ydi: Küçük bir kulübe ve geniş bir bahçe. Geçenlerde bir yazısında Selim İleri anmıştı. Cennet Bahçesi, yine Taksim’in ortasında bir soluklanma alanıydı. Çay kahve içip manzara seyredip dalga geçerdi, gündüzleri gençler, akşamları gönlü gençler. Geceleri yiyip içecekler çeşitlenirdi.
Vatan Caddesi’nin şimdi araba satılan alanların çay bahçeleri olduğu, Yenikapı’da halk kahvelerinin olduğu günleri anmalı mı? Küçük Çekmece gölünün, Soğuksu’daki ayazmanın (Aya Efemya olmalı) çevresinin, Çamlıca’nın, Florya’nın piknik alanlarını. Kağıthane’de hâlâ piknik yeri var ama “Gidelim Göksu’ya bir su sefası yapalım (bir âlem-i ab eyleyelim)” şarkısı ne zamandır söylenmiyor. Çırpıcı ve Beykoz Çayırı, artık yalnızca tarihi bir ad.
Zaten İstanbullu hava almaya karar verdiğinde E-5 kenarındaki yeşilliklerde oturuyor, nevalesini yiyor. Mis gibi benzin mazot dumanı soluyor.
Ecdat geleneği kutsaldır
Yeşil alansız kaldıkça “İstanbul yağmalanıyor” deyip duruyoruz ya, “yağma” ecdat geleneğidir. Padişah düğünlerinde, şenliklerde özellikle Yeniçerilere “çanak yağması” denilen bir ikram yapılırmış ki, görenlerin soluğu kesilirmiş, askerlerin sofraya hücum düzeninde minyatürleri şenliknamelerde mevcuttur. Bu yağmalarda sığır çevirmelerinin içine canlı kurt çakal gibi hayvanlar koyup, yağma sofrasına dalanları püskürtme çalışmaları da vardır. Yağmaya kalkışanların haline epey gülermiş, yemeği altın sinilerle gelenler.
İhya edilecek Taksim Kışlası’na gelince 1780 yılında döneminde ‘nın Avrupa yakasındaki karşılığı olarak yapıldı. Binanın Mimarı ‘dır. Kabakçı Mustafa İsyanı’nda yıkıldıysa da döneminde onarıldı. Birkaç yangın geçirdi. döneminde Tophane Müşiri Halil Paşa’nın çabalarıyla, Hint ve Rus mimarilerinden izler taşıyan bir üslupta yeniden yapıldı.
Kışla, askeri işlevleri yanı sıra cambaz gösterileri, at yarışları, Rum hacıların konaklaması benzeri amaçlarla da kullanıldı. Tarihindeki en önemli olaylar, ’in 1864’te kışlayı ziyaret edip orada yemek yemesiyle 31 Mart İsyanı’dır.
Kışla, 1913’te Sanayi ve Ticaret Şirket-i Milliye-i Osmaniye’ye satıldı. Eğitim alanı futbol sahası yapıldı. İstanbul’un işgalinde Fransız kuvvetlerindeki askerlere verildi. yılında ilk resmi maçını bu sahada Romanya’ya karşı yaptı.
1940’ta şehir planlamacısı Henri Proust’un önerisiyle yıkıldı. Ancak yerine planlanan sosyal etkinlik alanları gerçekleştirilemedi.
Taksim artık Alışveriş Merkezi geleneğiyle şenlenecek. Tarihine de yeşil için savaşın damgası vurulacak.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

Özel yetkilendirilmiş TBMM komisyonu gündemde

'Ömrümüzü verdik, emekli bile olamadık'

Ukraynalı Gazeteci Guz: Ukrayna, ABD desteğini korumak için çıtasını düşürecek

Evrensel'i Takip Et