02 Haziran 2013 11:49

Nerde kalmıştık?

Nerde kalmıştık?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şimdiden tarihi bir gün olduğunu bildiğimiz 31 Mayıs cuma polisin perişanlığı unutulacak gibi değildi. Dayak atanın yiyene pes etmesi kolay olmaz, malum. Sırtında cop kırılmasını bilirdik, gazın bitmesi ondan fena. İşte o gün İstiklal Caddesi’ni, Gümüşsuyu’nu, Harbiye’yi dolduran on binleri polisin püskürtememesi, kitlenin gaz karşısında bile geri çekilmesiyle mümkün oldu. Gazdan etkilenen öndeki grup yavaşça geri gelirken, hemen arkalardan yerleri dolduruluyordu. Polisin saatlerce bir adım bile ilerleyemediği İstiklal’de, çekildiğimiz ara sokakta nefeslenip gazın etkisinin geçmesini bekliyorduk, birkaç dakika. Yeniden nefes almaya başlayıp espriler yapmaya geri dönünce, “Nerde kalmıştık?” diye çağırdık caddeye birbirimizi. Tekrar gaz, tekrar çekilme, tekrar yeniler öne, tekrar gaz, “Nerde kalmıştık?” Kaptan gibi söyleyip söyleyemediğimi bilmiyorum ama, ertesi gün Gezi Parkı’nda suratımızda beyaz lekelerle karşılaştığım, hiç tanışmadığım kardeşim koluma girip “Nerde kalmıştık?” deyince, akılda kaldığını anladım.
Durmadı kimse, yılmadı, yenilendi, bu zafer öyle kazanıldı. Parkta en çok atılan sloganlardan “Şerefine Tayyip”in cuma günkü büyük saldırıdan sonra yerini “Tayyip istifa”ya bırakması, o kadar kısa sürdü ki, bunun nasıl olduğuna şaşırmak şaşkınlıkların en güzeli. O alanda tekrar tekrar “Sık bakalım, sık bakalım, biber gazı sık bakalım. Maskeni çıkar, copunu bırak, delikanlı kim bakalım” diyerek meydan okuyan kalabalığın içinde, o kararlılığın, o dayanışmanın, herkesin birbirinin yaralarını sardığı sokakların bir parçası olmak uzaktan göründüğü kadar zor değil, çünkü gördük ki memleketin her yanı aynı kararlılık, aynı öfke, aynı dayanışmanın alanı oldu, yine aynı kısa süre içinde. Her yerde sokağa çıkanlar, yardım edenler, kapılarını açanlar, elindekini paylaşanlar, kendi değilse aklı, gönlü sokakta olanlar, aynı direnişin ve zaferin parçası. Bu kavgada hep birlikteyiz, vahşet karşısında nefesi daralan herkes bizdendir.
Kimyasal silahlar kullandılar, boğdular, öldürdüler, kurşun sıktılar, gazları bitince boş şişe atarak kafa kırmaya çalıştılar, kıstırıp on kişi bir kişiyi dövmeye kalktılar ve hepsinin sonunda, cuma gecesi Taksim’de gazları bitmiş, bitkin halde korkarak bekleştiler, cumartesi meydanda kasklarını, araçlarını, bariyerlerini bırakıp kaçtılar. Yani, kimyasal zehrine rağmen polis de yenilebilirmiş, medya da haber vermek zorunda kalabilirmiş, Başbakan da “yanlışlık” diyebilirmiş, Taksim’e de girilebilirmiş ve polis saldırmadıkça kimsenin burnu kanamazmış, halka kulağını tıkamanın da sonu gelirmiş. Birleşince ne büyük bir güç olunabildiğini, polis saldırısına uğramak için “vatan haini” olmak gerekmediğini, hatta burada böyle yapıyorlarsa Kürtlerin yıllardır neler yaşıyor olabileceğini hayretle anlatanlar, sonuna kadar haklıydı. Böyle bir ülkede yaşamak istemediği, cümle aleme ilan edildi.
Nefes alabildiği her saniye yeniden ileri koşan kahramanlar, tüm yurtta işte bunun tarihini yazdı.
İş bittikten sonra bayrağını kapıp o güzel direnişçileri kendine “asker” yapmaya çalışanlar da kusura bakmasın. Asker olmasa da kendilerine açılan savaşı püskürtmeyi bilenler, o bölücü sloganlara kapılmayacak kadar birliğin tadına vardı.
Sabır taşı olsa çatlar diye yanlış söylenmiş, sabır taşı olsa, kendini polise atar. Oradaysa hem bir kararlılık, hem bir soğukkanlılık dersi yaşandı. Kırılan üç beş cam edebiyatıyla yüz binlerin eylemini karalamaya kalkanlar, kenarda duran darbecileri eylemin sahibi sayanlar, gazı bitince korkudan titreyen polis kadar zavallıdır, halkın gerçeği karşısında. İnkar edene, sessiz kalana, zaferi “sağduyu”yla açıklayana, yüreğiyle olsun dayanışmayana, allah başka dert vermesin.
Herkes tarafını seçti. Halk birleşti ve kazandı. Halk düşmanları zehir, yalan ve inkar saçarak kaçıştı. Bundan sonra olacaklar, bunun üstüne eklenecek.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa