'Bayrakları bayrak yapan' nedir?
Türkiye’nin son yıllardaki sürekli tartışma konularından birisi de bayrak!
Gezi Parkı direnişiyle ortaya çıkan büyük toplumsal direnişte de en netameli tartışma konusu “bayrak” oldu.
Oysa bayrak, en birleştirici sembol olduğu için önemli olmuştur. Ayrıştırıcı figür olduğunda da zaten önemini kaybeder, bayrak, bayrak olmaktan da çıkar!
Bayrak ulusun sembolüdür ve bayrağın sahibi ulus kendisini devlet olarak örgütleyecek kadar ilerlediğinde kendi bayrağını diğer toplumsal sınıflara da dayatır; kabul ettirir!
“Türk Bayrağı” da ulusal kurtuluş savaşına önderlik eden sermaye sınıfının bayrağı olarak bütün halka kabul ettirilmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşu ve sonraki gelişmeler içinde bayrak birleştirici, siyaset, din, sınıf vb. ayrımların üstünde bir sembole dönüşmüştür. Onun içindir ki, eskiden siyasi partilerin mitinglerinde kürsüye asma vb. dışında bayrak sallamak pek makbul görülmemiştir.
Ancak önce 12 Mart ve 12 Eylül’ün darbeci generalleri ve işkencecileri, bayrağın yanına İstiklal Marşını da koyarak onları devrimcileri, Kürtleri teslim almanın bir aracına dönüştürmüşlerdir. Son yıllarda ise bayrağı onlardan devir alan ırkçı-Ergenekoncu-ulusalcı odaklar, her vesileyle bayrak sallamayı provokatif bir eyleme dönüştürmüşlerdir.
Böylece bayrak istismarcılığı ile kendilerini genişletmeyi amaçlarken aslında bayrağı ayrıştırıcı bir mevziye çekmişlerdir.
“Şehit cenazeleri”nde Kürtlere hakaret etme ve saldırının aracı yapılmış bayrakla birlikte bu çevreler, bayrak sallamayı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıyla yan yana getirerek, bayrağı darbeci generallerle dayanışmanın bir sembolü de yapmışlardır.
Bugün artık, politik bakımdan az çok gelişkin çevreler içinde, böyle ve bayrak sallayıcıların aslında bayrak istismarcılığı yapan malum çevreler olduğu bilinmektedir.
Son eylemler içinde bayrağın nasıl ayrıştırıcı olduğunu bir kez daha gördük. Ulusalcı çevreler bayrağı kendilerinin siyasi-ideolojik figürü olarak kullanırken; bunu belli ettikleri yerlerde dışlanmışlar, belli etmeyip öylesine bayrak sallayan kişiler olarak kalabalığa katıldıklarında bir tepki görmemişlerdir. Ama bunların bayrak sallıyorlar diye bir özel muhabbet gördükleri de söylenemez. Dahası şu da bir gerçek ki CHP’nin meydanlarda da bayrak dağıtması (Şaşkın ördek misali) olmasa, alanlardaki bayrak sayısının hissedilecek bir görüntü oluşturması olmayabilirdi.
Şu tartılmaz bir gerçektir ki; alanlara bayrakla çıkan, evine bayrak asan herkes, hatta büyük çoğunluk ırkçı-ulusalcı-Ergenekoncu değildir; onlar bayrağı zararsız, siyasi ayrım yapmayan bir sembol olarak gördükleri için kullanmaktadırlar. Nitekim özellikle semtlerdeki eylemlerde bayrakla gelenler uyarıldığında, bayrağın nasıl algılandığı ve ne amaçla sallandığı, yerli yersiz İstiklal Marşı okuyanların neden okuduğu anlatıldığında bir daha bunları yapmadıkları görülmüştür.
Yani bir yerde bayrak sallayan çok sayıda kişi var, öyleyse orada ulusalcıların egemenliği var yargısı çoğu zaman doğru olmamaktadır.
Eğer yığınlar mücadele içinde öğrenecek; kim dostu, kim düşmanı mücadele içinde görecek, mücadele yığınların eğitimin en başlıca alanı olacaksa (Sınıflar mücadelesi böyle söylüyor bize), o zaman verili duruma teslim olmak yerine onu değiştirmek üzere de bu eylemlerin, mücadelenin sıcak birleştirici etkisini de kullanarak halkın eğitimin aracı olarak kullanılması gerekir. Bayrak istismarcılığı ile de ancak böyle, ulusalcılığa karşı mücadele içinde, yığınlar içinde onların teşhiriyle mücadele edilebilir.
Bundan çıkan ilk ders de; bayrağı, İstiklal Marşı’nı bir provokasyon aletine ayrıştırıcı bir unsura dönüştüren ulusalcı-ırkçı-Ergenekoncu odakların amaçlarının teşhir edilmesi, halkın bu konuda aydınlatılmasını kesintisiz sürdürmektir! CHP’nin eylemlerde bayrak dağıtması, Kadıköy’de oluğu gibi ırkçı-ulusalcı-Ergenekoncu çevreleri koltuğunun altına alıp onların hezeyanlarına prim veren bir tutum benimsemesi, hele de bu eylemlerde başarılı bir yayın yapan Halk TV’nin “reklam kuşağı”nda “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Eğer uğrunda ölen varsa toprak vatandır” diyen ve bayrak üstüne yazılmış en gerici, en şoven, en saldırgan şiiri, reklam spotu olarak bağırtması, anlaşılır değildir. Ki, bu ne yaptığını bilmezliğine bakarak Doğu Perinçek, düne kadar çok sert biçimde eleştirdiği CHP’yi yeni ittifak gücü ilan edip, “CHP-MHP-İP ittifakı” üstünden (Perinçek; generallerden umudunu kesmiş görünüyor) “millici bir hükümet” hayalleri kurabilmektedir!
Bayrak üstünde en çok hamaset yapılan semboldür. Ama onu istismar eden çevreler bugün onu “bayrağın üstündeki kan”la bütün diğer halklara düşmanlıkla yüceltmektedir. Oysa halkların bayrağının üstünde kan değil, özgürlük, demokrasi, halkların kardeşliği yazmaktadır. Bu yüzden artık bu saatten sonra bu hamaset sadece bayrağı daha da tartışılır hale getirmektedir.
Son eylemlerde, “kan”dan medet umarak bayrak sallayanların ayağının altındaki toprağın kaydığı açıkça görülmektedir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’
Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.
Evrensel'i Takip Et