Biber gazı kardeşliği
Fotoğraf: Envato
Biber gazı olumlu gelişmelere de neden olabiliyormuş!.. Bugüne kadar yöneticilerin ve medyanın gazına gelip holiganlaşan ve birbirlerini düşman olarak gören taraftar grupları, Gezi Parkı direnişi sürecinde polisin gazına maruz kalınca birbirlerine bambaşka gözlerle bakmaya başladılar!.. Bu bakışlarda en çok, zorbalığa karşı direnmenin onuru, dayanışarak başarmanın gururu hissediliyor. “Renklerin kardeşliği” söyleminin ilk kez lafta kalmaktan kurtulup hayatın içinde somut biçimde kendisini gösterdiğine tanık olduk.
Farklı takımların taraftar grupları bazen tek tek, zaman zaman da bir araya gelerek verdikleri mücadeleyle Gezi Parkı direnişinin elde ettiği kazanımlarda önemli rol oynadılar. Mücadele edilmesi gerekenin birbirleri değil; zorbalığı, sömürüyü bir yönetme biçimi haline getirmiş egemenler olduğunu herkese gösterdiler. Kararlı ve direngen duruşlarıyla, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganının hakkını en iyi şekilde verdiler...
Şimdi herkesin dileği, beklentisi, umudu bu kardeşlik ve dayanışma tablosunun tribünlere de yansıması...
Kendi takımlarındaki yöneticilerin, düzen egemenlerinin bir parçası, bir uzantısı olduğunu unutmayıp onların ağzından çıkan kışkırtıcı söylemlere kulak asmazlarsa, pekala spor alanlarındaki anlamsız hırgüre de son verebilirler...
Son on günde yaşadığımız umut verici gelişmelere bakarak şunu söyleyebiliriz: Gezi Parkı direnişi, taraftar grupları arasında karşılıklı saygının temel alındığı yeni bir ilişki ve iletişim biçimi yaratılmasında bir milat olabilir..
Evet, kardeşliğin sağlanması ve sürdürülmesinde “saygı” çok önemli bir kavram. Ne olursa olsun, saygıyı elden bırakmadığımız sürece, her türlü sorunu aşabiliriz. Saygıyı koruyabilmek için ise her şeyden önce dili, küfürden ve hakaretten arındırmak gerekiyor. Şimdiye kadarki direniş sürecinde, cinsiyetçi küfürler içeren slogan ve tezahüratların giderek daha az duyulur hale gelmesi de işin bir başka sevindirici ve umut verici yanı...
Dilimizi küfür ve hakaretten arındırabildiğimiz ölçüde kardeşlik bağlarımızı pekiştirip güçlendirebilir, sporun da özüne çok daha uygun bir şekilde hayata geçirilmesine katkıda bulunabiliriz.
Herkesten görmek istediğimiz saygıyı biz de kendimizden farklı olanlara (kimliklere) göstermeyi içselleştirebildiğimiz ölçüde spor ortamını medenileştirip güzelleştirebiliriz...
Farklılıkların; düşmanlık, kin, nefret gerekçesi değil, zenginlik anlamına geldiğini özümseyebildiğimiz ölçüde spor ortamını renklendirebiliriz...
Güzel oynayanı takdir etmemizi engelleyen komplekslerimizi aşabildiğimiz ölçüde spor ortamından çok daha fazla keyif ve zevk alabiliriz...
Küfrün yerine yaratıcı mizahı işin içine sokabildiğimiz ölçüde ortamı yumuşatıp gerilimi azaltabilir ve sporun bir ölüm-kalım meselesi olarak algılanmasının önüne geçebiliriz...
Taksim’de bütün renkler, kardeşlik ve dayanışma duygusuyla baskıya, zorbalığa başkaldırıp tarihe damgasını vuruyor. Şimdi sırada, “Yaşasın renklerin kardeşliği” şiarını spor alanlarına hakim kılmak var...
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26