Akil alan
Fotoğraf: Envato
Gezi Parkı direnişi siz bu satırları okurken on ikinci gününe girmiş olacak. Ve muhtemelen direniş hâlâ devam ediyor olacak. Peki bu direnişi nasıl okumalı, nasıl yorumlamalı?
Bilindiği gibi 31 Mayıs sabahına kadar az sayıda insanın Gezi Parkı ile ilgili yaptığı, polisin orantısız güç kullanarak sabah vakti dağıtmaya çalışması, eylemi adeta ateşe benzin dökmek gibi sadece Gezi Parkı’na değil aynı zamanda diğer illere de sıçrattı.
Kuşkusuz polisin orantısız güç kullanması yanında hükümet yetkililerinin söylemleri de insanları rahatsız etti ve daha çok insanın alanlara çıkmasına neden oldu.
Ana akım medyanın ilk günlerde görmezden geldiği Gezi Parkı direnişi İstanbul dışına taşınca ve tüm Türkiye’ye yayılınca gönülsüz de olsa haber programlarına ve daha sonra da özel programlara taşındı. Her ne kadar bu direnişin dış kaynaklı veya içteki iş birlikçileri ile muhalif siyasi grupların kışkırtması denilse de görüldü ki Gezi Parkı’nda olan insanların tamamen spontane, sivil ve her türlü otoriterliğe itiraz eden -her kesimden- insanların oluşturduğu gerçeği görüldü.
Önceleri bu gençleri hafife aldılar; “Bunlar apolitik insanlar, gazete okumaz, siyasetle ilgilenmez” diye küçümsendiler ve bunların kullanıldıklarını söylediler.
Peki Gezi Parkı direnişine katılanları ve istemlerini nasıl okumalı, nasıl yorumlamalı? Şimdiye kadar yapılan anketlerde direnişe katılanların ezici çoğunluğu yüzde 65’i gençlerden oluşmaktadır. Ve bu gençler 16-30 yaş aralığında, bilişim teknolojisine aşina ve bireysel farkındalıkları ağır basan gençler. Özgürlüklerine düşkün olan bu gençler Gezi Parkı’ndan hepimize “Özgürlüğüme karışma” diyor. Bir tarafta halay çekenler, diğer tarafta kitap okuyanlar, müzik dinleyenler, hastaları tedavi edenler… Festival havasında ve komünal bir yaşam sürüyor Gezi Parkı’nda. Her şey ortaklaşa üretilip tüketiliyor. Temizliklerini kendileri yapıyor, yemeklerini bölüşüyor. Hiç bir zaman yan yana gelecekleri düşünülmeyen insanlar
-futbol takımı taraftarları- hep beraber aynı şarkıyı söylüyor, aynı tabaktan yemek yiyor ve aynı yeri temizliyor. Ve bütün bunları yaparken de çok güçlü ve alışık olmadığımız bir mizah duygusuyla yapıyorlar; “Neşe direnişin kaynağıdır.” Yeni doğacak çocuklara isimler; “Tomahan, Çapulcan, Ayaşe, Gezime…”
Kürt sorununun güvenlik tedbirleri ve savaşla çözülemeyeceği gerçeği üzerine barış görüşmeleri ve müzakere sürecinin başlatılması Türkiye kamuoyunda büyük bir rahatlama yaratmış ve insanlar kendi gerçeklikleri ile yüzleşmeye başlamıştır. Daha önce yapılacak her eylem ve etkinliğin sözüm ona terörle mücadeleye zarar verir kaygısını taşıyanlar şimdi bu savaşın kendisinden çaldıklarını ve ertelediği özgürlüğünün farkına vardı ve onu geri istiyor.
Kürt muhalefetinin Gezi Parkı’nda sürmekte olan direnişe destek olması gerekmektedir. Zira kalıcı ve gerçek bir barış özgürlüklerin garanti altına alınmasına bağlıdır. Ve bu garanti yaşam alanlarının özgürce kullanılmasından tutun doğal çevrenin korunmasına kadar büyük bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Kürt sorununun çözümü konusunda Akil İnsanlar heyetini oluşturan hükümetin özgürlüklerin yeniden düzenlenmesi ve genişletilmesi içinde AKİL ALAN insanlarına kulak vermelidir.
Gençler, mizahı mücadele ve direnişin aracı haline getirerek yeni bir dil ve söylem oluşturdular. Bize yaşamı mizahla savunmanın o hoş tadını sundular.
Gezi Parkı direnişi bu nedenlerle yeni bir miladın başlangıcı olmuştur.
- Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014 00:29
- Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014 00:09
- Şiire saygıyla 07 Haziran 2014 00:27
- Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014 00:05
- TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014 00:12
- Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014 00:26
- Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014 00:14
- Dünyanın gülü Mayıs 03 Mayıs 2014 00:07
- Ortak vicdan 26 Nisan 2014 00:04
- O gün 19 Nisan 2014 00:09
- Enfal 12 Nisan 2014 07:24
- Seçimden sağaltılanlar 05 Nisan 2014 00:01