7 Haziran 2013

Bir hışımla geldi!

Başbakan Erdoğan Fas, Cezayir ve Tunus’u kapsayan dört günlük Kuzey Afrika gezisinden döndü.
Başbakan Kuzey Afrika gibi uzak diyara gitmişti (kimisi de “kaçtı” diyordu) ama gezisinin her aşamasında Gezi Parkı’ndan başlayıp tüm ülkeye yayılan büyük halk direnişinin gölgesi vardı. Belki de daha doğru ifade “direniş bu uzak geziyi kabusa çevirmişti” olmalı. Çünkü nerede konuşsa, nerede bir nefes almak için dursa, “Taksim’de ne oluyor”, “Halk neden ayaklandı”, “Türk baharı mı?​”,… sorularına yanıt vermek zorunda kaldı. Ama önceki açıklama inandırıcı bulunmamış olmalı ki aynı sorular yeniden yeniden soruldu.
Onun yokluğunda inisiyatif alan Gül-Arınç ikilisi ortamı yumuşatmaya çalıştı ve Başbakan olayların nispeten yatıştığı bir zamanda döndü Türkiye’ye.
Başbakan ve partisinin liberal yandaşları kimi politika mühendisleri, “Yok canım üslubu serttir ama aslında demokrasi ve özgürlüklere saygılıdır” diye hâlâ ona umut bağlayan zevat; onun bu “krizi fırsata çevirip” bir “balkon konuşması”yla inisiyatif alıp, “ustaca” bir manevra yaparak ortamı normalleştireceğini umuyordu!
Ancak bu beklenti sahipleri yanıldı.
Başbakan nasıl yola çıkarken “çapulcular”, “ayyaşlar”, “alkolikler”, Topçu Kışlası da yapacağız. AKM’yi de yıkacağız. Yanı başına cami de yapacağız” gibi hezeyanla karışık hakaretlerle ortamı provoke ettiyse, aynı öfkeyle, aynı hışımla geri döndüğünü gördük. Sadece “iyi niyetli vatandaşlardan özür dilediğini” söyledi ve “Orantısız güç kullanımı olmuşsa bunları araştırıyoruz” dışında “olumlu” denecek hiçbir şey söylemediği gibi daha Atatürk Hava Limanı’nın kapısında kendisini karşılayan kalabalık partililerin önünde direnişe, direnişçilere, protestoya katılanlara verdi veriştirdi; bir “Taksim’e çıkıp oradakileri ezin!” demediği kaldı!
Yürüyüşlere katılanları “vandalizm”le suçlayan başbakan, tencere-tava çalarak protestoya katılan milyonları, onlara destekleyen gazeteci, sanatçı ve siyasetçileri kalabalığa yuhalattı!
Kendi yokken (aslında gitmeden önce de çöküşün alametlerini veren) hızla düşen, (çöken demek daha doğru) borsadaki spekülasyona da köpürdü; “Ben de çapulcuyum” diyen bir bankanın genel müdürünü hedefe koyarak spekülatörler ve faiz lobisiyle direnişçileri, kendisini protesto eden halkı aynileştirerek, “Direnişin arkasında büyük sermaye çevrelerinin hükümetle hesaplaşması var” diyen Göbelsci propagandaya destek verdi; direnişi bu vesileyle de itibarsızlaştırmak istedi. Böylece borsadaki spekülasyonun da çöküşün de kendi politikasıyla bağlantılı değil “Brütüslerin işi” olduğunu iddia etti!
Oysa Borsa “deli gibi yükselirken”, “Spekülasyon yapılıyor, yüksek faize gelen yabancı sermaye borsayı şişiriyor; zamanı geldiğinde çıkıp büyük kârlar vuracak” diyenleri “ekonomiden anlamayan eski kafalılar” olarak suçlayıp borsadaki yükselişi, faizdeki düşüşü kendi mucizevi ekonomi politikasına bağlayan Başbakan şimdi, çöküşü “spekülatörlere”, “direnişçilerin yarattığı ortama” bağlayıp kendisini sıyırmaya çalışıyor.
Ve Başbakan soruyor kendisini karşılayan kalabalığa; “Bu eylemler neden benim Amerika seyahatimden sonra oldu?​”
Çünkü ona göre; ABD ziyareti büyük bir zaferle tamamlanmış (Galiba Başbakan bizim bilmediğimiz bir ziyaret yapmış ABD’ye!), ama bunu hazmedemeyen Türkiye’nin iç ve dış düşmanları halkı sokağa dökerek, Türkiye’nin yükselişini arkadan hançerlemek istemişler!
Peh, peh peh!
Kısacası Başbakan Erdoğan, öfkeyle gittiği “Magrip ziyaretinden”  hışımla dönmüş! Bu “hışımla dönüş”ün meyvelerini de yakında göreceğiz herhalde.
Ondan bir manevra, bir toparlanma bekleyenleri bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı!
Ama iyi ki hayal “kırıldıkça” tükenen bir nicelik değil. Yoksa şimdiye bu “Erdoğanofiller” çoktan hayalsiz kalırdı!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et