10 Haziran 2013 11:06

Gezi Parkı üstüne

Gezi Parkı üstüne

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Taksim Gezi Parkı direnişçilerini tüm içtenliğimle selamlıyorum. Özelde de kimliklerine yaşantı biçimlerine saygı bekleyen, gelecek umutlarını ancak özgür, adil, eşitlikçi bir toplum içinde yeşertebileceklerine inanan genç insanları…
Onlar özgüvenleri, organizasyon yetenekleri, bağımsız, bağlantısız özgür duruşları ile başta siyaset erbabı olmak üzere toplumun değişik katmanlarına önemli dersler veriyorlar. Yeni medya becerilerini kullanarak kendilerini görmezden gelen sermaye yoğun medyayı dize getirmeyi başarıyorlar. İktidarın ve yandaşlarının şimdiye dek kamuoyuna yüksek politika diye yutturdukları  ‘böl yönet’ siyasetini, insan onuruna ters düşen her tür ayrımcılığı, ellerinin tersiyle itiveriyorlar. Bir araya gelmez denilen kitleleri insan hak ve özgürlükleri temelinde birleştirmeyi başarıyorlar.
Direnişleri yalnızca doğayı korumayı, insan odaklı çağdaş kentleşmeyi savunmakla sınırlı değil. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kalkması, kaynağını anayasadan alan toplantı ve gösterilerin çağdaş demokrasilerdeki gibi serbest olması, haber alma, haber verme özgürlüğünün sağlanması gibi konuları da içeriyor. Dedik ya Gezi direnişinden toplumca edineceğimiz çok ders var. Elbette 21. yüzyılda dünyadaki değişimlere uyum sağlayabilmek istiyorsak. Gezegende yeni oluşan kitlesel gençlik taleplerine kulaklarımızı tıkamıyorsak. İnsana değer veren çağdaş demokrasiler arasında yer almak istiyorsak…  
Yazmaya koyulduğumda ekrandan Başbakan Erdoğan’ın konuşması geliyordu. Gezi Parkı’ndaki çapulculara(!), sanatçılara, akademisyenlere, iş çevrelerine, medyaya veryansın ediyor, tehditler savuruyordu. Belli ki gençlerin, isteklerine kulak vermemiş hiç. Demokrasinin bir tahammül rejimi olduğunu hatırlamak istemiyor. Halkı birbirine kırdırmayı göze alacak kadar büyütmüş içinde öfkesini. Yeniden Demokrat Parti döneminin vatan cephelerine mi döneceğiz diye düşündüm ister istemez. Sahi bizim kuşak kaç kez daha görecek aynı filmleri. Yazık değil mi barışa susamış halklara. Yazık değil mi birbirlerine düşman edilmeye çalışılan pırıl pırıl gençlere. Yazık değil mi siyasi partilerin kısır çekişmeleri için değerli yıllarını yitiren koca ülkeye…
Son söz de iktidarla bütünleşme çabasındaki medya patronlarına ve yöneticilerine. Gazetecilik adına olumlu tutum ve davranışlarla tarihe düşsün adınız ve yayınlarınız. Haktan, halktan yana olun. Güçlüden yana değil. Halkın doğruları öğrenme, bilgilenme hakkına saygı gösterin. Basınımıza musallat olan oto sansür belasından kurtarın gazetecileri. Muhabirlerinizi, foto muhabirlerinizi, kameramanlarınızı günah keçisi gibi atmayın halkın önüne. Bu karmaşık ve güç günler geçecek ama gazetecilik mesleği hep onurlu bir meslek olarak kalacak.Ve umarız  hep öyle anılacak.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa