Bütün iktidar komitelere
Fotoğraf: Envato
Duydunuz işte, Başbakan Türkiye halkının isyanını yeniçeri ayaklanmalarına benzetti. Bir insan kendisini padişah olarak hissederse isyancıları da yeniçeri güruhu olarak görür. Erdoğan, arkasında olduğunu düşündüğü yüzde ellilik seçmen kitlesine dayanarak hep, ne isterse yapabileceğini, ne derse olacağını düşündüğü için ülkeyi bu noktaya getirdi zaten. İyi ki getirdi. Böylece ne giyeceğine, nasıl davranacağına, ne içeceğine hangi tedrisattan geçeceğine bir padişahın karar vermesinden bıkkın gençler aynı bıkkınlığı yaşayan ve onlarla duygudaşlık kuran farklı farklı toplumsal kesimlerin cesaretle ayağa kalkmasına sebep oldu.
Direniş şehirlere, semtlere, mahallelere yayılırken şimdiye kadar bastırılan ve ezilen kesimler sıkıştırıldıkları ideolojik sınırları yıkarak bir araya geldiler. Meğer halk bütün o sıkışmışlığının içinde bambaşka bir dünyanın hayalini kuruyor ve bunu bağrında sessizce mayalandırıyormuş. Tahayyül Gezi Parkı’nda hayal olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünmüşse bu, mayanın artık tuttuğunu gösteriyor.
Kimilerinin yaptığı gibi parktaki deneyimin kaynağını uzaklarda örneğin Seattle’da veya Occupy eylemlerinde aramaya gerek yok. TEKEL işçilerinin iki aydan fazla süren çadır kent hayatı, “Gelecekten on gün çalmak” sloganıyla 1998’de Bergama’da başlayan ve neredeyse her yıl yapılan gençlik kamplarının ruhu dolaşıyor Gezi’de şimdi. Sadece Gezi’de değil, onu takip ederek İzmir, Ankara ve Eskişehir’deki kamplarda nasıl bir yaşam istediklerini anlamayanın gözüne sokan gençlik bu topraklardaki birikimi içselleştirerek yürüyor.
Hareketin, başlangıçtaki kendiliğindenliğinden yola çıkarak eski örgüt fobilerini yeniden ısıtan, kendiliğindenlikten büyülenen kesimlere inat Gezi’de gençlerin ilk yaptığı iş örgütlenmek oldu. Gündelik hayatın bütün ayrıntılarını düşünerek komiteleştiler ve orada yıllarca yaşayacakmış gibi kurumsallaştılar. Gezi Parkı direnişinin koordinasyonunu sağlayan Taksim Dayanışması ise bugünlerde irili ufaklı yüzü aşkın platform ve örgütten oluşuyor. Sadece Taksim’de değil, evlerinden sokağa adım attıkları anda halk eylemin bir düzen içinde geçmesi için komitelere ihtiyaç duyduğunu fark etti, bunları oluşturdu. Her yer Taksim her yer direniş diyerek meydana ve sokağa dökülenlerin ilk sarıldığı şey kendi esnek ve yerel örgütlerini kurmak oldu kısacası.
Herkes siyasetin bundan böyle eskisi gibi sürmeyeceği konusunda hemfikir. Halkın politikaya dahlinin iki seçim dönemine sıkıştırıldığı yönetme biçiminin sonuna gelindiğini Başbakandan başka görmeyen yok. Direniş süreci bunu gayet net bir biçimde gösterdi zaten. Bu eylemler 28 Şubat sonrası laik şeriatçı gerilimini körüklemek üzere siyaset üreten, kendi kitlelerini bu çelişki ekseni etrafında örgütlemeye çalışan, toplumun yeni ihtiyaçlarına gözünü kapatmış türedi gericiliklerin de duvara çarptığı noktadır. Toma’ların önüne göğsünü siper eden gençlik kitlesinin yeter artık dediği şey de bu gerilim veya “Bu taraftansın ya da diğer” siyasetiydi.
Gezi Parkındaki direniş şu veya bu şekilde elbet sonuçlanacak, çadırlar ortadan kalkacak, sokak geriye çekilecek. Ama direnişin neşesi ve coşkusu hoş bir seda olarak kalmamalı. Orada yeniden örgütlenen yaşam biçimi ezilenlerin sözüdür. Bunun bir gençlik macerası olarak kapanmaması ve nostaljik bir market malzemesi haline gelmemesi için de halkın ortaya çıkardığı deneyimin sosyalleşmesi ve siyasal bir yaptırım gücü kazanması için kendini kalıcı olarak örgütlemesi, bunların yeni temsil organları haline gelmesi şart, o halde.
Direniş sırasında ortaya çıkan organların sürekliliğini sağlamak için harcanacak çaba kendisini padişah sanan yöneticilerin hareket alanını sınırlayacak yegane müdahale araçlarını yaratacaktır hiç kuşkusuz.
Direnişin muzip dilini kullanarak eski bir Sovyet sloganını dönüştürelim o zaman: Bütün iktidar komitelere!
*Not bu yazı pazartesi günü yazılmıştı. Dün Taksim’e polis yine müdahale etti. Yazıyı son durum üzerine yeniden yazmak üzere bilgisayar başına oturduğumda, beklenmedik gelişmeler buna izin vermedi.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00