13 Haziran 2013 11:24

Demokrasi 2.0

Demokrasi 2.0

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye son iki haftadır demokrasi, basın özgürlüğü, halkın siyasete katılımı ve yurttaşlık bilinci gibi konularda tarihe geçecek nitelikte tartışmalara sahne oldu. Kamusal iletişimin kontrolünde yaygın medya kanallarının diktatörlüğü son bulurken, sosyal medyanın ve Web 2.0 temelli iletişimin ağırlığı belirginleşti. Bundan sonraki 9 aylık zaman dilimi, sosyal medya odaklı bir yerel seçim propaganda süreci olacaktır. Gezi direnişinde aktif olarak kullanılan ve geniş halk kitleleri tarafından (daha) doğru bilgi kaynağı olarak kabul edilen sosyal medya, kuşkusuz, seçimlerde politikacılar tarafından da propaganda amaçlı kullanılacaktır.
1940’lardan beri yapılan seçmenin oy verme davranışına ilişkin çalışmalarda yurttaşın “iki aşamalı iletişimden” beslenerek karar verdiği söylenirdi. İki aşamalı iletişim teorisi, halkın kendi düşüncesinden çok, “düşünenlerin düşüncesine” göre hareket ettiği hipotezine dayanır. Bu teoriye göre,  insanlar sosyal-siyasal olayları algılarken ve özellikle seçimlerde hangi partiye oy vereceklerine karar verirken önce yaygın medya kanallarında öne çıkmış kanaat önderlerinin ne dediğine bakar. Çok okunan köşe yazarlarını, televizyon tartışma programlarında görünen kamusal figürleri, toplumda bir şey söylediklerinde dönüp bakılan ünlüleri takip eder ve onların fikirleriyle olayları anlamaya çalışır. Yurttaşı bilgi üretme ve karar alma süreçlerinde pasif kılan bu iletişim biçimi günümüzde hızla etkisini kaybediyor. Artık iletişim teknolojilerindeki geri dönülemez değişim, kişiler arası iletişimin farklılaşması ve sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte geleneksel medyanın şişirdiği kanaat önderlerinin etkisi azalıyor. Buna mukabil, adı sanı bilinmeyen, ama hızlı ve önemli içerik üreten “sıradan insanın” söyledikleri değer kazanıyor. Bunu “tek aşamalı iletişimin” altın çağı veya “Demokrasi 2.0” olarak tanımlayabiliriz.
Tek aşamalı iletişim, farklılaşmış ve parçalanmış bireysellikler üzerinde yükseliyor. Sosyal medyada birbirini etkileyen ve sürekli bilgi paylaşan açık ya da kapalı kimlikler (Web 2.0 kullanıcıları) kamusal tartışmalara yön veriyor. Bu iletişim biçiminde özellikle RedHack, WikiLieaks gibi korsan hareketler ve anonim kimlikler tarafından oluşturulan bilgi kümeleri (ekşi sözlük gibi) önem kazanıyor. Anonim kimlikler, yıllarca gündemi oluşturmuş ve fikirleriyle siyaset alanını domine etmiş olan kanaat önderlerinin bireysel yanlılıklarını ve güvenilirliklerini sorguluyor. Sosyal medyadaki kamusal tartışmalara yorum ve içerikle katkıda bulunan sıradan insan, bir gecede akil insanların halkı etkileme gücüne sahip olabiliyor. Kısacası, bilgiyi üretme ve paylaşma süreci demokratikleşiyor, hiyerarşiden arınıyor.
Kanımca, 2014 yerel seçimlerine katılacak tüm partilerin alacakları oy, sosyal medyayı, oradaki içerik üretimini, etkileşimi, katılımcılığı, şeffaflığı ve mobilizasyonu ne kadar iyi kullandıklarıyla doğrudan bağlantılı olacaktır. Aynı zamanda, önümüzdeki seçim süreci sosyal medyanın akıl karışıklığı ve bilgi kirliliği yaratma imkanının da cılkının çıkarılacağı bir arena olacaktır. Gezi Parkı protestoları sırasında  “Demokrasi 1.0”i temsil eden arkaik politikacıların sosyal medyayı nasıl şeytanlaştırdıklarına ve içeriğini nasıl kirlettiklerine de şahit olduk. Bu, eski tip politikacının sosyal medyanın gücünden korktuğunun göstergesidir. Buradan hareketle, Web 2.0 temelli 2014 yerel seçim kampanyalarında (ve sonrasında 2015 genel seçimlerinde) “profesyonellerin” el attığı çirkin “dijital savaşlar” yaşanacağını da öngörebiliriz. Bundan böyle sosyal medyada izlediğimiz, paylaştığımız, dikkate değer gördüğümüz her enformasyonu mutlaka partizanlık ve propaganda açısından analiz etmekte fayda olduğunu unutmayalım. 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa