Gezi Parkı rüyası
Fotoğraf: Envato
Bir sabah hiç alışık olmadığımız bir güne merhaba dedik. Çünkü Gezi Parkı’nda bir avuç insan yine birkaç ağaç için bir araya gelmiş ve onların kesilmelerine karşı durmuşlardı.
Bu farklı bir davranış ve farklı bir refleksti. Alışık olmadığımız, ancak batıda rastlayacağımız türden.
O yüzden küçümsedik, hor gördük…
Bir avuç çapulcu, ayyaş, kendini bilmez diye hakaret ettik…
Olmadı, onlar bizi dinlemedi, Gezi Parkını terk etmedi, o ağaçların aslında kendi yaşam alanları olduğunu biliyorlardı, onları kesmenin özgürlüklerinin kısıtlanması yaşamın çarklarının geriye doğru sarılmasının bilincindeydiler.
Bu kez alışık olduğumuz yolu denedik, anlayacakları dilden konuştuk; sabahın ilk ışıklarıyla gazımız, biberimiz, suyumuz ve copumuzla girdik Gezi Parkı’na…
Hayret! Biz onlar dağılacak, fermanımıza boyun eğecek, çil yavrusu gibi dağılacak derken, çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar… Yaşamın bütün hücrelerine nüfuz ettiler.
Halbuki, biz muktedirdik hep, otoriteydik, insanlar ancak bize yağcılık yapar, fermanlarımıza boyun eğer, isteklerimize göre davranırlardı.
Kimdi bunlar? Düşünmedik, düşünemedik, düşünmek istemedik. Çünkü bize bel büküp gerdan kıran sermayenin medya ve tüm iletişim araçları bizimleydi, olanlardan hiç söz etmediler, hatta söz ederken de bizim bakış açımıza göre haber yaptılar.
Olmadı, olmuyordu, yürümüyordu, Gezi Parkı’na gelenler bizim bilmediğimiz, anlamadığımız bir dil ve onun yaşam alanını istiyorlardı. O dilin alfabesini, altyapısını biz kurmuştuk; Facebook, Twitter; sanal medya, bizim sanal dediğimiz şey bir anda ete kemiğe bürünmüş bize ve iktidarımıza karşı büyük bir güce dönüşmüştü. Uykularımız kaçıyor, rahatımız bozulmuştu. Ama biz çoğunluğuz, biz Ön Asyalıyız öyle kolay kolay pes etmeyiz. Nerede görülmüş devlet babaya karşı gelmek!
Bu kez en kolay ve her zaman yaptığımız şeyi yaptık; bunu yapanlar dış mihraklar, faiz lobisi, bizi çekemeyenler, kökü dışarıda iç düşmanlar.
Ey gençler! Siz apolitiksiniz, siz futbol taraftarısınız, siz etliye sütlüye karışmayanlarsınız, bizi büyüklerinizi dinleyin, biz daha iyi biliriz dedik. Yoo! Bunlar bizim dilimizden anlamıyor, bizi takmıyor, uyarılarımıza uymuyor. O halde; daha çok gaz, daha çok biber, daha çok su, cop….
Biz gazı sıktıkça, onlar halay çekiyor, biz su boşalttıkça onlar dans ediyor…
Biz hep yüzü peçeli, elinde sapan, taş, bağırıp çağıran gençlere aşinaydık toplumda. Onları dışlamak da kolaydı bu yüzden, ama bunlar farklı kardeşim. Bunlar türkü söylüyor, resim yapıyor, çevresini temizliyor.
Orada olanlar doktor, akademisyen, sanatçı -ne çok- öğretmen, öğrenci... Ne tuhaf hepsi de iyi bir eğitim almış, belli bir yaşam standardına sahip insanlar.
Hiç sormayın bu kaç gündür rüyalarıma giriyor yav! Bu ne iş, nasıl bir direniş, nasıl bir dayanışma; Günlerdir bu parkta bir yaşam var, her şey birlikte yapılıyor, herkes kendince bir şeyler katıyor; sabah düzenli temizlik, sonra spor, kahvaltı, okul, kreş, atölyeler, fil gösterileri… ve hiç para yok... sağlık bedava, yemek bedava, süt bedava…
Lan biri uyandırsın beni…
Yoksa Geziye gideceğim…
- Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014 00:29
- Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014 00:09
- Şiire saygıyla 07 Haziran 2014 00:27
- Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014 00:05
- TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014 00:12
- Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014 00:26
- Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014 00:14
- Dünyanın gülü Mayıs 03 Mayıs 2014 00:07
- Ortak vicdan 26 Nisan 2014 00:04
- O gün 19 Nisan 2014 00:09
- Enfal 12 Nisan 2014 07:24
- Seçimden sağaltılanlar 05 Nisan 2014 00:01