16 Haziran 2013 12:47

Muktedir

Muktedir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu topraklarda artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Önemli bir eşik geçildi. On yıllarca, hatta yüzyıllarca devlet aygıtının otoriter ve şiddeti meşrulaştıran idare etme anlayışının yarattığı korkuları, hak ihlallerine en azından tanıklıkla yaşanan ruhsal tortularla başa çıkma mekanizması olarak geliştirilmiş kaçınma, görmezden gelme, hatta katiline tapınma davranışlarını üstünden silkip atan en çok da gençler ile yeni bir döneme girildiği muhakkak. İki hafta önce yazıp iletemediğim, sonra akıllı telefonla ama yaşa bağlı öğrenme güçlüğü olan bir benle ancak bir kısmını kopyalayıp aktarabildiğim kısacık yazıda da söylediğim gibi bu süreç hepimiz için ama en çok da sosyal bilimler alanında çalışanlar için çok öğretici olacak. Geleceği bugün öğrendiklerimizle şekillendireceğiz ve her zaman olduğu gibi gelecek bugünün ilerisinde olacak.
Peki ya bugün? Bir insan hakları eylemcisi olarak sosyal bilimlere amatör bir ilgi dışında söyleyeceklerim çok yetersiz kalacaktır. O nedenle gene daha iyi bildiğimi düşündüğüm bir alandan bugünkü resme bakmak uygun olacaktır. Üstelik sağlığı bu denli tehdit eden şiddet eylemleri ile otoriter devlet aygıtının elinden geleni ardına koymadığı bir ortamda resimde bizim alanımıza ilişkin öyle çok ayrıntı var ki, yazacaklarımı sınırlandırmak zorunda dahi kalabilirim.
Bugünün resminde genç hekimlerin yetişmesinde küçücük de olsa katkısı olan bir öğretmen olarak önce gurur var. Genç meslektaşlarıma bizleri böylesine onurlandırdıkları, onlarla gurur duymamızı sağladıkları için içimde büyüyen şükran duygusunun ucu bucağı yok. Son şiddetli saldırıda ne yazık ki yanlarında olamadım, çok öncesinde yapılmış bir program nedeniyle Taksim'i ortasında bir piyanoyla, çocuklarının sırtına havlu yerleştirip terli terli gaza maruz kalmasınlar diye kollayan annelerle bırakıp yurtdışına gittim. Sabaha bir Başbakanın katliam tehditleriyle uyanan Türkiye'nin şiddetle imtihan edildiği 15 Haziran'dan bir önceki şiddetli saldırıda, 11 Haziran'da Gezi revirinde katkı sunmaya çalışıyordum. Revirde canla başla çalışan, yaralıları tedavi etmek için oradan oraya koşuşan, revire atılan gaz bombalarıyla o revirden çekilerek Divan Oteli'nde kurulan revire hastalarla birlikte sığınıp, orada da atılan gazların etkilerini kendilerinden arındırarak üstlendikleri göreve devam eden meslektaşlarımın çabalarına tanıklık etme onurunu yaşadım en azından. Buralardan izledim ki, 15 Haziran'da yalnız gaz bombaları, basınçlı sular değil, tarihe karanlık harflerle adı yazılacak bir Sağlık Bakanının tehditlerine de boyun eğmedi meslektaşlarım.
Otoriter devlet aygıtı bir kez daha ceberrut yüzünü gösterdi hepimize. Uluslararası bütün sözleşmeleri yok sayarak insanlara saldırırken, hekimlerin gönüllü sağlık hizmetini tehditlerle ortadan kaldırmaya çalışıp, başaramayınca onlarca yaralının tedavi edildiği revirlere top yekûn bir saldırı başlattı.
Dünya Tabipler Birliği'nin 1997 Bildirgesi, hekimlerin her koşulda insanlığa hizmet edeceklerini, etik ilkelerine aykırı davranmaları yönündeki tüm baskılara direnme sorumlulukları olduğunu hatırlatır hepimize. Beyaz önlüğü üzerinde, arkadan kelepçelenmiş elleriyle polislerin arasında götürülen meslektaşımın fotoğrafını gördüm bugün internette.
Uzaklardan da olsa tanıklık ettiğim bu resim, yaşadığımız topraklarda insanlık katmer katmer çiçek açarken, otoriter devlet aygıtının muktedir olma çabalarının ne denli zavallı bir durumda olduğunun resmidir. Halklar korkularını yenmiştir, artık korkma sırası muktedir olduğunu zannedenlerdedir.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa