Sonuçlarla uğraşarak bir yere varılamaz!
Dün KESK, DİSK, TMMOB, TTB, Diş Hekimleri Odası greve çıkarak, Gezi Parkı eylemlerine polisin saldırısını, orantısız şiddeti kullanmasını protesto etti. İçişleri Bakanı sendika ve odaların bu tutumuna karşı, “Sendikaların eylemi yasal değil, Kanunsuz eylemlere girişenler sonuçlarına katlanır. Her gün gösteri hakkı yoktur” diyerek greve katılanlara ve yöneticilere aba altından sopa gösterdi.
Krallar, derebeyler ve Kilise, karanlık çağlarda, yağmur yağmayıp kuraklık ortalığı kasıp kavurduğunda; salgın hastalıklar nüfusun bir bölümünü alıp götürdüğünde; savaşlar ve iç karışıklıklar ülkeyi kaosa sürüklediğinde;… suçu kendilerinde, yönetim tarzlarında aramak yerine, “uğursuz cadıların varlığı”na bağlanıp cadıların bulunması için kendisinden şüphelenilen kişileri toparlayıp yakıyorlardı.
Şimdilerde ise yönetimler, kendi icraatlarının sonucu olan pek çok uğursuzluğa karşı mücadele edenleri; “Hükümetlere darbe düzenlemek”, “Komplo yapmak”, “Yabancı güç uzantısı”, “Terör örgütü üyesi” gibi yakıştırmalarla toparlayıp cezaevlerine atmaktadır.
Gezi Parkı saldırısından beri İstanbul’daki emniyet güçleri, “cadı avı” başlatmış bulunuyor. Çarşı grubunun mensupları, gösterilerde yaralananlara müdahale eden, mesleğinin gereğini yapan doktorlar ve tıp öğrencileri, polis saldırısına direnenler, legal partilerin üyeleri Twitter’da direnişe destek mesajı yazan aydınlar, sanatçılar… “Terör örgütü üyesi” olarak suçlanıp gözaltına alınıyorlar. Öyle görünüyor ki, bu liste büyüyecek. Nitekim, dün sabah saatlerinde gözaltına alınanların sayısının 440’ı aştığı belirtiliyordu.
Evet Türkiye’de “cadı avı”, alışık olduğumuz; her kuşağın ömrü boyunca üç beş kez tanık ya da sanığı olduğu bir “kampanya”dır.
Bu sefer kampanyayı Başbakan başlattı. Çünkü direniş başladığından beri, “küçük bir çevreci grup” dışında Gezi Parkı eylemlerine katılanları “Dış güçlerin uzantısı”, “Faiz lobisinin tezgahına gelenler”, “Kendilerine karşı kurulmuş bir tuzağın unsurları” olarak ilan ettikten sonra Twitter’dan destek mesajı yazan sanatçıları parmağı ile işaret ederek. “Bu memlekette hukuk adalet diye bir şey varsa hesabını soracağız” diyerek, açıkça savcılara da mesaj verdiğini söyleyerek, emniyette ve savcılara; “Biz gerekçesini söyledik, size düşen de maddesini bulup illegal örgütlerle ilişkilerini göstermenizdir” demektedir.
Sıkıysa emniyet, savcılar, “Yasalar var, hukuk var, insan hakları var” diye bu işaretle harekete geçmesin!
AKP Hükümeti, kendi uğursuzluklarını, Gezi Parkı eylemlerine ve onda yer alan gruplara ve kişilere yükleyerek kendini temize çıkarmaya çalışmakta; herkesin hayat tarzına müdahale ettiğini, adım adım inşa ettiği özgürsüzlük ortamını, halkın bu uygulamalara karşı başkaldırdığını görmezden gelmektedir.
Öyle görünmektedir ki Erdoğan ve Hükümeti, bu yoldan yürüyecek, kendilerinden önceki iktidarlar gibi baskı ve zorbalığın yolundan ilerleyerek, amaçlarını gerçekleştirmek üzere bütün eski silahları kullanacaktır.
Peki bu o kadar kolay mıdır?
Özgürlük talebiyle sokağa dökülen milyonların isteği tatmin olmamış olarak durmaktadır ve Gezi Parkı’nın boşaltılmış olması da, polis terörü de, kalabalık mitingler düzenlemek de tutuklama kampanyası da bu ayaklanmanın nedeni olan sorunları ortadan kaldırmayacaktır. Hükümet nedenleri ortadan kaldırmak yerine sonuçlarla uğraşmakta, sonuçları ortadan kaldırırsa olanları olmaz yapacağını sanmaktadır. Bu yüzden de Hükümet halkın taleplerini dikkate almadığı ve onları yerine getirmeye yanaşmadığı sürece de hangi şiddet biçimlerini kullanırsa kullansın, ne kalabalıkta mitingler yaparsa yapsın amacına varamayacaktır. Çünkü “zulümle abad olan” görülmemiştir. AKP Hükümetinin de olma şansı yoktur.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’
Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.
Evrensel'i Takip Et