Bildiğin komplo teorisi
Fotoğraf: Envato
Erdoğan Gezi Parkı eylemlerinin arkasında Amerikan neoconlarını, CIA-Mossad’ı, faiz lobisini, 28 Şubatın aktörlerini gördü de bir türlü gençliğin ve onu destekleyen halkın özgürlük ve demokrasi talebini seçemedi. Gençlik yanına penguenini, tuttuğu takımın kaşkolünü, mizah dergilerindeki çizgi kahramanları, bilgisayar oyunlarını, kitaplarını, popüler ikonlarını ve tabii gaz maskesiyle deniz gözlüğünü de alıp özgürlük, özgürlük diye meydanları inletmişti ama Başbakan bu hareketin naif talebinden çok, komplocu zihniyetin akla ziyan sesine kulak verdi. İnsan komplo teorilerinin esiri olmaya görsün Enterprise Instute gibi kuruluşların ve neoconların bir parmak şaklatmasıyla yüz binlerce insanın sokağa çıkıvereceğine inanır. 20 gündür biber gazıyla sulanan İstanbul ve Ankara’da kadınların başörtüsünü kendisine bayrak yaparak 28 Şubatın rövanşını yeniden almak istemeye kalkar.
Erdoğan ve çevresine göre, 28 Şubat darbesi Erbakan’lı RefahYol Hükümeti, faiz lobisi diye anılan büyük sermayenin devlet kaynaklarını kestiği, ondan önce inim inim inleyen yeşil sermayeyi rahatlattığı için yapılmıştı. Erdoğan’ı destekleyen burjuvazi bu travmayı hiç unutmadı; kimsenin de unutmasına izin vermedi. Filler tepişirken olan çimenlere olmuştu yani 28 Şubat darbesinin sonuçlarını halk da çok ağır biçimde yaşamıştı ama burjuvazinin biriktirdiği hınç ve öfkeyi taşımak da AKP Hükümeti döneminde bizim hanemize yazıldı. Bütün bu dönemin romantik söylemi başörtüsü üzerinden üretildi.
Gezi eylemleri sırasında Kabataş’ta bir AKP ilçe Başkanının “gelini”ne yapıldığı iddia edilen saldırının 28 darbesinin hortladığını sananlarca ısıtılıp ısıtılıp acıklı bir vaka olarak, ağdalı bir dille sunulması da pek o kadar masum değildir. Gelinin kayınpederinin bu saldırıyı daha sonra yalanlaması bir yana, Gezi’deki başörtülü kadınların polisler tarafından dövülmesi de bu tantana içinde güme gitti. Eh zaten konu da başörtüsü filan değildi. Elif Çakır gibi başörtülü yazarların ağlak bir dille savundukları, başörtüsünden ziyade Erdoğan burjuvazisinin tehlikede gördüğü çıkarlarıdır.
On yıllık travmayı şimdi yeniden halka ödetmeye kalkan hükümetin, sokaktaki hareketin karşısına alaka ve şefkat çıkaracak hali yoktu. Güya sivil darbe yapmaya hazırlanan çapulculara hadleri biber gazı ve asitli suyla bildirilir, sokaklara eli sopalı besici bozuntuları salınırken Başbakan Kazlıçeşme’de 28 Şubat paradigmasını yeniden diriltiyordu. O 28 Şubat ki toplumu kamplara bölmüş, eski kamplaşmaları yeniden kaşımış ve yurttaşların her birini etiketleyerek saflara ayırmıştı. Laiklere karşı dindarların, Kürtlere karşı Türklerin, Alevilere karşı Sünnilerin makbul vatandaş ilan edildiği AKP restorasyonunun yönü bir kez daha belirlendi… Ardından Arınç, vaktiyle askeri vesayete son vereceğine inandıkları için AKP’ye destek vermiş laik ve liberal çevreyi askeri darbe tehdidiyle şaşırttı. Böylece elindeki yüzde elli oyun önemli bir kaynağını da karşısına alarak kendisini yalnızlaştırmış oldu.
Panik ve korku bir hükümdara yaptırır böyle şeyler.
Erdoğan’ın aklına gelince titrediği 28 Şubat aslında onun ve sınıfının ebesidir de. Gezi Parkı direnişi ise, tam da 28 Şubat ikilemlerine artık sıkıştırılmak istemeyen; ama inancı, yaşam biçimi, kimliği yüzünden bir safta olmaya zorlanan gençliğin ve halkın “yeter artık” dediği noktadır. Onun için Gezi’de başörtülü kadınlar ile serbest vezin kıyafetliler, kandil simitleriyle Atatürk fotoğrafları, Kürtler, Ermeniler ile Türklük vurgusu yapanlar omuz omuzaydı. Gezi 28 Şubat paradigmasının üstünü çizmiş; AKP’nin muhafazakar demokrasisinin sınırını göstermiş oldu.
Direnmeyi ve zincirlerini nasıl kıracağını öğrenmiş bir halkın 28 Şubat fobisi ve sopasıyla hizaya gelebileceğini sanan Hükümetin yolunun yol olmadığı açık. Sosyoloji lafını duymaya tahammül edemeyen Erdoğan bilsin ki, kimse 28 Şubat öncesine dönmek ama 28 Şubat sonrasını da yaşamak istemiyor.
Bu daha başlangıç… mücadeleye devam.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00