20 Haziran 2013

Asıl halklar birbirine benziyor

Brezilya’da sokakları protestocu yığınların doldurması, Gezi Parkı eylemlerinin sıcak gündeminin ucuna eklendi.
Günlerdir TV’ler üstünden de izliyoruz Brezilya’daki gelişmeleri. Sokağa çıkan Brezilya halkı, ulaşıma yapılan zamların geri alınmasını, 2016 Olimpiyatları ve 2014 Dünya Kupası finalleri için harcanacak olan 15 milyar doların(*) eğitime, sağlığa harcanmasınıı, yolsuzluklara son verilmesini istiyorlar. Olayları patlatan da ulaşıma yapılan yüzde 20’lik zamdı!

Eylemin büyüklüğünü fark eden Hükümet, ulaşım zamların geri çekti, eski bir gerilla olan Devlet Başkanı Dilma Rousseff halk dalkavukluğunda bir adım öne çıkarak “direnişçiler onurumuzdur” filan dedi. Ama halk bu sefer bu popülist, halkçı görünüp sermayeye hizmette bir perva tanımayan Başkan ve Hükümetine prim vermedi. Çünkü zamları yapan onun hükümetiydi, olimpiyat yatırımı yapan da aynı hükümetti. Dahası yolsuzluklar, eğitim ve sağlıktaki sorunlar onların hükümetleri döneminin (rastlantıya bakın ki AKP gibi 11 yıldır Lula+Rousseff’in partisi iktidarda) sorunlarıydı. Eğer protesto eden halk haklıysa o zaman hükümet ve Başbakan haksızdı! Bu yüzden de eylemler daha da yaygınlaştı.

Bu gelişmeleri de dikkate alan dünya basını ve yorumcular, Brezilya’daki bu yüz binlerin katıldığı ve başlıca büyük kentlere yayılan eylemleri Gezi Parkı”nın bir devamı gibi algıladı.

Doğrusu haksız da sayılmazlardı. Çünkü nasıl Gezi Parkı eylemleri Gezi’de yapılacak bir düzenleme yüzünden patlak verip bir özgürlük, demokrasi mücadelesine, insanların özel yaşamlarını zapturapt altına alma girişimlerine karşı bir eyleme dönüşmüşse, Brezilya’daki eylemler de yüzde 20’lik ulaşım zammına karşı başlamış, diğer taleplerle genelleşmiştir. Şimdi Brezilya Hükümeti de, “Bakın mesajınızı aldık. Siz iyi çocuklarsınız. Zammı da geri aldık. Artık evinize dönünün” demektedir. Ama eylemler daha da genişlemeye başlamıştır. Tıpkı Gezi Parkı’ndaki “Üç beş ağaç için başladı; buradaki proje askıya alındı. Daha niye direniyorsunuz?​” denmesi gibi.

Benzerlikler şimdilik bu kadar görünüyor farkı ise iki ülkede halkın mücadele kararlılığı, talepleri birleştirme, halk güçlerini ortak talepler üstünden bir araya getirip, kendi yaşamlarını kurma mücadelesine adım atmada ne kadar ileri gidecekleri belirleyecek.

Çünkü sermaye hükümetleri; ister “sosyalist”, “sosyal demokrat” ister “liberal” ister “muhafazakar” görünümlü olsun tümü de düzeni güçlendirmek üzere görev üstlenmekte bunun gereği olan uluslararası sermayenin programının ülkelere uyarlanmış versiyonlarını uygulamaktadırlar. Onu için de ister “sosyalist”, gerilladan gelme Rousseff’in hükümeti isterse muhafazakar Tayyip Erdoğan’ın Hükümeti karşısında halk yığınları biçimi, çıkış noktası değişse de esası aynı olan taleplerle sokaklara dökülmek, kendi göbeğini kendisi kesmek zorunda kalmaktadır. Bu iyi de olmaktadır. Böylece halklar popülist partilerin ne olduğunu görmekte, kendi düzenini kurmak için kendinin politika sahnesine doğrudan müdahale etmek zorunda kaldığını fark etmektedir. Bu elbette ki, halk güçlerinin kendi dünyalarını kurma mücadelesinde inisiyatif almaları için son derece önemlidir.
Gezi Parkı Türkiye’nin halklarının bu yola girmesinin imkanlarını bütün genişliği ile ortaya koymuştur. Umalım ki Brezilya halkı da bu büyük eylemiyle kendi geleceğini kuracak bir yola adım atmış olsun!

Türkiye’yi yönetenler, son yıllarda Türkiye ile Brezilya’yı birbirine benzetmekten çok hoşlanır olmuştu. Brezilya ekonomisiyle Türkiye ekonomisi ne kadar benzerdir, yönetimler ne kadar ayrı ne kadarcık ayrıdır tartışılırdır. Ama son gelişmelerle birlikte ele alındığında Türkiye halkı ile Brezilya halkı birbirine çok benzemeye başlamıştır. Ve birbirini artık çok daha yakından izleyeceklerdir!

(*) Brezilya gibi bir futbol ülkesinde futbola, spor adına “spor endüstrisine” yapılan yatırımlara böylesi yığınsal karşı çıkış, tüm dünyada hükümetlerin sermayenin kutsal sığınağı “spor yatırımlarının” bundan böyle halkın öfkesinin hedefi olacağını söylemek herhalde bir abartı olmaz.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et