Yaşama yapılan baskı Gezi Parkı ile simgeleşip direnişe dönüşünce; o direniş de hiç kimsenin; hele de yönetenlerin beklemediği biçimde sürünce kimileri şaşırmış görünse de aslında korku kapladı yürekleri ve acımasızca Hayat’ a yöneldiler başarısızlıklarının öcünü almak için. Yaşama giydiremedikleri baskıyı Hayat’ a yönlendirdiler. İzinsiz  çalışıyorsa bir yayın kuruluşu “Daha önce neredeydiniz” diye şarkılı bir sorgu yönetilmeliydi bugüne değin buna göz yummuş olanlara; sonra da yasaklayanlara? Suça dönüşecek böylesi bir uygunsuzluk varsa bunun sorumluluğu en azından yönetenlerin yardım ve yataklığında oluşmuştur. Suç (!) ortaklığı vardır yani. Onların sorgulanması gerekmez mi, Gezi Parkı’ ndaki yaralıların yardımına koşan doktorları soruşturmak yerine. Hele de izin belgesi uzun süredir önlerinde durmasına karşın olumlu ya da olumsuz hiçbir işleme sokulmamamışsa; bir gün gelir kullanılır düşüncesiyle kötü günler için korkutucu bir silah gibi saklanmışsa. Ve o günün de bugünlere; direniş günlerine denk getirilmişse...
Bu ülke bu denli olmasa da önceki yıllarda da çok ve çeşitli baskılar gördü. 12 Eylül döneminde, Süleyman Demirel mimarlığındaki MC dönemlerinde; ama hiç bu denli acımasız, çekincesiz ve utanmasız olanını görmemişti. 12 Eylül dönemini yargıya taşıyanlar, onu bile geride bıraktılar baskıda, yüzsüzlükte, acımasızlıkta. Böylesi bir baskının direnişi olan Gezi Parkı çözümlenmeden Hayat’ a yönelinmesinin açıklayabilecek ussal bir neden bulunamaz. Gözü karalıkla, yüreklilikle açıklanacak bir şey değildir bu. Yüreksizliğin gözükaralığı olabilir belki. Bu da tam anlamıyla us dışı bir yönelim olur. Tüm yoksunluğuna ve yoksulluğuna karşın ana akım medyanın görmeye korktuğu direnişi aralıksız ve canlı yayınlayan Hayat’ a “ Madem öyle, işte böyle” diklenişinden başka bir şey değildir bu.
Bu zamanda, ileri demokraside (!); hele de bugün de, direnişin yurt yüzeyine dağıldığı günlerde böylesi  kapatma kararı yönetenler için olağan olsa da çağcıl dünyada olağan dışı, demokrasi karşıtıdır. Onca canı alıp yüzlerce, binlerce yaşamı yok edenler bir de Hayat’ a el atıp milyonlarca cana kıymak istediler. Yapabilecekler mi ki!.. Yaparlar mı ki!… Bu günde. Bu direniş gününde. Us dışı bir şey olur yaparlarsa. Yapmamak içinse us üstü az yürek ister, pilav üstü az kuru gibi.
apamazlar.Yapmazlar. Gözü aydın olsun Hayat’ ın ve tüm yaşamın. Umarım bununla geçmiş olur. Pek inanamıyorum doğrusu bununla geçeceğine. İçim rahat değil. Sanki sağ gösterip sol çakacaklarmış gibi bir kuşku var içimde korkuya çalan. Gezi Parkı direnişlerinde çokca gördüğümüz gibi. Yumuşamış gibi görünüp, direnişcilerin arasına sokulan vali eliyle şerbet içirir gibi yapıp bir geceyarısında tomalarla, biber gazlarıyla ansızın çıkıp gelmeleri, saldırmaları gözü dönmüşcesine… Güven mi bırakır insanda.  
Üzülüyorum. Olanlara kuşkusuz, ezilenlere, üzülenlere. Ama az biraz da olduranlara. Sağlıklı bir düşüncenin ürünü gibi gelmiyor bu yalanlı dolanlı baskılar. Bir nöbet anının bunalımları gibi bir şey sanki. İçi doldurmuş kinden kurtululmanın gözü kör, kulağı sağır eden çırpınmaları olmalı bütün bunlar. Yoksa niye gitsin konu Taksim’ in sidik ve de bok kokmasına değin, gidilmiş de görülmüş gibi. Toma’ ların sıktığı suyun ilaçlı olduğu gerçeği de ortaya çıkınca, birilerinin burnuna dek giden sidik kokusunun nereden kaynaklandığı da görülmüş oldu böylece. Belki de geçekten sidik vardı o suyun içinde, artık İstanbul’ un hangi yer altı yapısından yüklendiyse.
Ve sanki direnişte bulunanların alınlarında partileri yazılıymış gibi yüzdeli rakamlarla açıklanması yalancılığın değilse sağlıksızlığın göstergesidir. Bu denli çok yalan söylemek sağlıklı bir durumdeğil çünkü. Durum kötü görünüyor.
İşte bütün bunlar yüzünden Hayat’ ın tam anlamıyla kurtulduğunu söyleyemiyorum. Her an her şey olur beklentisindeyim ne acı ki.
Yaşam yaşamaya değmese de Hayat’ a ve hayatlara dokunulmasın. Türküler söylensin birlikte. Güzel türküler. Diyelim ki örneğin Gidiyom gidemiyom/ Az doldur içemiyom / Sen benden geçtin ama duran ağabey / Ben senden geçemiyom. Dura, dura, dura,dura,dura duran ağabey, duran ağabey…
Duranlara selam olsun!…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et