25 Haziran 2013 09:48

'TOMO'kratik rejimin kılları

'TOMO'kratik rejimin kılları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yok, bu kıllar başka… Zira gördüğünüz her kılı, Başbakanın mabadında konuşlandığını beyan eden milli irade sanmayın…
Hem, RT Erdoğan ile milleti arasına girmeyi…
Olası bi’ epilasyon halinde malum milli iradenin akıbetiyle tasalanmayı düşünmüyorum.
AKP’nin malum Kazlıçeşme Mitingi’nden sonra anladım ki, milletin hasletlerine ve demokrasi şuuruna fevkalade yabancıyım… ve bu mevzuların beni aştığı kanaatindeyim.
Şimdiii…
Penguen belgeseli titizliğini yakalayamasam da kıldan tüyden bu yazımızda liberalleri ele alacağım.
Bu zatlar, milli iradenin aksine Başbakanın bedeninde konumlanmazlar.
Daha çok medyada temayüz ederler ki… Biz bunlara kısaca matbuat ya da ekran kılları diyebiliriz…
Kazlıçeşme’deki bayan irade gibi Başbakanın uzvuna adres verecek açıklıkta konuşmazlar.
Lakin…
Defalarca azarlanma ve kovulmalarına rağmen arsızca “Ben iktidarın ekran kılıyım” demeye devam ederler.
Söz ve eylemce…  
Dikta otobanında seyreden iktidara ve şefine akıl vermeye bayılırlar…
Nitekim…
Haziran isyanı AKP’nin kimyasını bozdu ya…
Otantik gericiler… İslamcı münevverler sakilce klasik sağ retoriğe sarılınca…
Liberaller durumdan vazife çıkardı…
Sureti haktan görünmeyi elden bırakmadan…
İsyancılarla irtibatı koparmadan yol yordam göstermeye koyuldular…
Besmelelineoliberalmüeeses nizama destek verme telaşına düştüler…
Zira…
Liberaller, haziran isyanının sokaktaki muhalif bileşiminden fena halde ürküyor…
Öyle ki, hükümetten çok onlar isyancıları bölmek için canhıraş çaba sarf ediyor…
Tabii Hükümete akıl ve öğüt vermekten de geri durmuyorlar.
Misal. Alper Görmüş…
Gezi’den geriye “yoğunlaşmış laik nihilizm” kalacağını savunurken, uyarıyor:
“Selin ardından geriye kalacak olan bu kumla ilgili olarak başta hükümet olmak üzere hepimizin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor.
‘Başta hükümet’i ‘başta başbakan’ diye düzeltmek doğru olur... Çünkü onun her şeyi ve herkesi bir torbaya dolduran tutumu, ‘hükümet istifa’yı gerçek anlamında kullanan ‘devrimci ulusalcılık’ın ekmeğine yağ sürüyor... Hükümetten talebi eşitlik ve saygı olan, fakat onun siyasi meşruiyetini sorgulamayan, tam tersine ‘seçimle gelen seçimle gider’e inananları da ulusalcılarla aynı sokağı paylaşmaları yolunda kışkırtı-yor.”(T24, 24 Haz. 2013)
Benzer uyarı HT Televizyonu’ndaki Türkiye’nin Nabzı programında da yapıldı (23 Haziran 2013).
Bekir Ağırdır, Seyfettin Gürsel, Ferhat Kentel, “Gezi” ve “Taksim” ayrımında ısrar ederken…
Hükümeti bu ayrımı görmeye/derinleştirmeye çağırırken…
Gezi’nin AKP eleştirisi ile ‘Taksim’in AKP düşmanlığını birbirine karıştırmaması için uyardılar… İktidarı.
Ferhat Kentel bir ara Gezi’nin iyi çocukları ile İktidar’ın arasını yapma konusunda öyle ileri gitti ki, “bu masadaki herkes AKP’li sayıldı… Hatta ben ve Roni yumurtalı, boyalı saldırıya bile uğradık” mealinde kanıtlar ileri sürdü…
Halisane eleştirilerin AKP düşmanlığı torbasına atılmamasını istirham ettiler…
Seyfettin Gürsel bi’ara  epey köpürdü…
Salya sümük, “Nedir o Ankara’daki Kenedi mi Menedi mi ne… bi’ caddede toplanıp ‘hükümet istifa’ sloganı atanlar”a saydırdı…
“Bekir’in de dediği gibi…” programın liberal cemaati iktidara akıl, “Gezi”ye AKP hizası vermeye gayret etti…
Yerseniz!


O ÇOCUKLARIN İZİNDE…

Haziran isyanının alt üst ettiği Türkiye siyasetinde herkes hesap peşinde…
Ya Gezi’ye çıkanlar?
Kürt devrimciler mazeret izni kullanıyorlarsa da…
BDP bayraklı hevalin, elinden tutup polis saldırısından kurtardığı Türk bayrağı taşıyan kızın peşine düşmeli, İsyancılar…
Parklarda, sokaklarda yolu çizmeli… Forumlarda demokrasisini kurmalı… Adım adım.
Çıkış da… Barış ve kardeşlik de… Yes Yeni Türkiye de orada zira… Bence. 


BAŞBAKANIM DEĞİL, DİKTATÖRÜM

Harfiyat’ı izleyenler bilir…
Epeydir AKP’nin ne yapmaya çalıştığını…
Ordu sıkletinde polis teşkilatı hedefine abanmasının arka planını anlamaya…
Erdoğan’ın fabrika ayarlarına dönmesinin…
Hayatlarımızı tayin etmeye muktedir Türkiye’nin imamı gibi davranmasının manasını çözmeye çalışırken…
AKP iç savaş istiyor sonucuna ulaştım… Temkini elden bırakmama adına, şerh düşerek…
Haziran İsyanları süreci içinde ise şu noktaya vardım:
RT Erdoğan, sokaktan yükselen talep ve tepkiyi -burjuva- demokratik potada çözmek istemiyor…
İzlediği rijit siyasetle, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek ve giderek militanlaşmayı da hedef-leyen kemik bir kitle hareketi yaratmak istiyor…
Eski sivil faşist çizgiyle tahkim edilmiş Ak Gençlik yapılanma ve saldırıları…
Üç hilalli bayrakların teşviki… Bozkurtlara selamlar… MHP ve bilhassa BBP’nin soğurulması planları… Türk İslamcı konsolidasyon…
Milliyetçi muhafazakar cephe…
Bunlar pek demokratik gelecek alametleri gibi durmuyor…
Askerlik muafetiyle tavlanan polis teşkilatının, Başbakanın deyi-miyle, her bakımdan güçlendirilmesi…
Yatıştıran değil kışkırtan ve çatışan kolluk istenmesi başka neyin işareti ki?
Son üç örnek:
Geçen Cumartesi (22 Haz. 2013) Taksim’de karanfilli eylem dağılırken polis saldırdı…
Mesajı: Her şeye rağmen on binlerin toplanması ve moral tazelemesini şiddetle ezmek… Yenilgi ve bıkkınlık duygusu yaratmak…
Ethem Sarısülük’ün katili polisin salıverilmesi… İktidarın “iyi polisi” Arınç’ın,“Polisin eline taş geldiği için…” şeklindeki akla ziyan açıklaması ve…
Başbakanın katil zanlısı polisin salıverildiği gün “Kahraman polis” açıklamaları…
Mesajı: Polisimin elini soğutmam… Devam, arkanızdayım…
Görünen tablo bence böyle ve bu da bize şunu söylüyor:
AKP karşıtı yüzde 50 Alevi, Kürt ve solcular gibi iflah olmaz mu-
haliflerden oluşuyor.
Islah edilebilenler bir yana… Geri kalanı TOMO’kratik yöntemlerle idare edeceğim…
Sizin başbakanınız değilim, diyor…
Diktatörüm, mesajını aldım ve kabul ettim…
Siz?


Satır altından notlar...

AKP’NİN AYHAN SONGARLARI

HAZİRAN isyanları sırmaları döktü. AKP’li “demokratlar”ın TOMO’krat yüzlerini ortaya çıkardı.
Sadece polis şiddetine cevaz vermeleriyle değil…
Komploculuk dahil Türk sağının klasik retoriklerine sarılmalarıyla da…
70’lerin “masum öğrenci istekleri…” lafının öznesi “çevreci” olarak değişti; okadar…
Bu arada, muhaliflerin hasta olduğuna dair sağcı kanaat de hortladı…
Psikolog ve sosyologlar hararetle söz alınca…
Bir hasta muamelesiyle yaklaşınca İsyancılara…
(F. Gülen vak’asını ayrıca ele alacağım. Kısmetse…)
Hatta HT TV’de Prof. Nevzat Tarhan, “Bu 90 kuşağı eylemcilerin beyin yapıları, kıvrımları bile farklı…Sanal alemle çok uğraştıkları için” (Mealen, 23 Haz. 2013)diye, konuşunca…
12 Eylül günlerini hatırladım:
Cunta, Psikiyatr Ayhan Songar ve arkadaşlarını göreve çağırmıştı. CIA destekli HZİ Vakfı filan kongre toplamış…  Denek tutsakların beyin yapısını araştırıp ilaçlar denemişlerdi… Şimdi de kimi aklı evveller bilimsellik adına aynı heveste gibiler. Allah şifa versin…


CİHAN AKTAŞ DA BÖYLEYSE...

Çok bilmem. Taraf’taki yazılarıyla tanıdım. Biraz. Mimarmış. Entelektüel bi’ İslamcı olarak hafızamda kaldı.
Hatta anlattığına göre eskiden sola da bulaşmış.
Bunları şundan anlatıyorum…
Özetle: “Taksim’e kışla değil orta boy cami yapılsın” (Akşam, 22 Haz. 2013) dediğini okuyunca…
Yok yok… Yaşananlar Erdoğan meselesi değil, dedim…

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa