Örgütlenmekten başka yol yok!
Başbakan meydanlardan her gün Gezi Parkı eylemlerine katılanları, destek verenleri itibarsızlaştırmak için olmadık karalamalar yapıyor; aydınları, sanatçıları, gazetecileri hedef gösteriyor. Yetinmiyor polisi göklere çıkarıyor?
“Bu halka vahşet düzeyine varan saldırılarda polise kim emir verdi?” diye sorulan masumane sorulara bile “Kim verecek ben emir verdim!” diye kürsülerden kükrüyor! Polisin bu olaylar sırasında halka ne kadar sevecen, ne kadar kibar, ne kadar sabırlı davrandığını öve öve bitiremiyor. “Şu kadar polis yaralandı. Bir polisimiz de öldü” diye eyleme katılanları suçluyor. Ve Başbakandan gelen bu savunma karşısında, dünyanın gözü önünde Ethem Sarısülük’ü 4.8 metreden kafasından vurarak öldüren polis memuru, çıkarıldığı mahkeme tarafından “nefsi müdafaa” gerekçesiyle salıveriliyor. Ama Başbakan bu eylemlere katılanların dördünün polis şiddeti sonucu yaşamını yitirdiğini, binlercesinin gözaltına alınmasından hiç söz etmiyor.
Elbette polis şiddetinden nasibini alan sadece eylemlere katılan vatandaşlar da değil. Görevi gereği olayları izleyen çok sayıda gazeteci de polis şiddetinin doğrudan hedefi oldu.
Geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı bir basın açıklamasıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi; sadece İstanbul’daki direniş sırasında gazetecilere yönelik polis şiddetinin bilançosunu açıkladı. Bu açıklamaya göre; “Gezi direnişini takip eden en az 28 basın emekçisi yaralandı. Bu gazetecilerden bazıları polis tarafından özellikle hedef alınarak yaralandılar. En az 22 basın emekçisi, polis tarafından darp edildi, sözlü tacize ve hakarete uğradı. İki kadın gazeteci polisler tarafından feci şekilde dövüldü. En az 14 basın emekçisi gözaltına alındı. ...”
Buradaki “en az” ifadesi, polis şiddetine maruz kalarak yaralanan bazı gazetecilere de ulaşılamamış olmasındandır. Çünkü gazete ve TV patronları muhabirlerine sahip çıkamamaktadır, gazeteciler de örgütsüz olduğundan yaralandıklarıyla kalmışlardır!
Elbette büyük toplumsal olaylarda bazen gazetecilerin de polis şiddetinden etkilendikleri olmaktadır. Ama ortadaki durum böyle kendiliğinden, kaçınılmaz olan bir zarar görme değildir. Tersine Gezi Parkı direnişi sırasındaki gazetecilere yönelik polis şiddetinin bilerek uygulandığını gösteren sayısız belirti var. Ve bu Türkiye’de yeni bir durum değil. Çünkü ne zaman iktidarlar halk yığınlarıyla karşı karşıya gelse, polis şiddetinin gözlerden saklanması için, olayları izleyen gazeteciler hedefe konmaktadır. Metin Göktepe kuşağı gazetecileri bunu çok iyi bilirler. Çünkü o günlerde de eylemlerde polis önce gazetecilere saldırır, onları olayı izleyemez hale getirdikten sonra “eyleme” müdahale ederdi. Şimdi yeniden o günlere döndüğümüzün alametleri görülüyor.
Başbakanın üslubuna bakılırsa da bundan sonra gazetecilere yönelik şiddet daha da artacak. Nitekim Gezi Parkı eylemlerinde olayları olduğu gibi nesnel veren gazeteler, TV’ler “kışkırtıcı” ilan edildiler! Gidişat da gazetecilerin daha çok hedef alınacağını göstermektedir.
Bu yüzden de bırakalım birer basın emekçisi olarak çıkarlarını korumayı, gazetecilerin emniyet güçleri tarafından görevlerinden alıkonması ve polis şiddetinin hedefi olmasının önün geçmek için bile örgütlenmeye ihtiyaçları vardır ve bugün bu durum aciliyet kazanmıştır.
Onun içindir ki, pazartesi günü yapılan basın açıklamasında konuşan TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, haklarını korumak ve gazetecilere yönelik polis şiddetine dur demek için gazetecileri sendikalarında örgütlenmeye çağırdı.
Çünkü bugün artık basın emekçisi olarak gazeteciler için çalışma koşullarını biraz daha kolaylaştırmanın, mesleklerini yapabilmelerinin bile tek yolu örgütlenmekten geçmektedir.
Tıpkı fabrikalardaki işçiler gibi!
EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada
Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

Ölümünden 142 yıl sonra da Marksizm hâlâ güncel

Limon zarar edince mandalina ekildi; onda da kriz kapıda

Rüyanız hayrolsun veya bir Yeniköylünün hatıra defteri

Evrensel'i Takip Et