25 Haziran 2013 09:53

La havle ve la kuvvete

La havle ve la kuvvete

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Onlar milyonlarca tweet atsınlar bizim besmelemiz oyunları bozar, onlar yaksınlar yıksınlar bizim tek bir la havlemiz bütün tuzağı bozar” diyor Başbakan. O tweetleri atanların içinden de birini seçip bindirdikçe bindiriyor. “Mesele Gezi değil, anlamadın mı” diyen Mehmet Alabora’ya ağzına geleni sayıyor. Besmele ve la havle edebiyatı yapmaya, camide içki içenler diye bir umacı kullanmaya devam ettiğine göre hâlâ anlamadığına yemin edebiliriz.
Eski Yeşilçam filmlerinden hatırlayalım; mini etekli kızların ellerinde kadehlerle, erkek arkadaşlarıyla teklifsizce muhabbet ya da dans ettikleri sahne gördüğünüzde anlardınız ki oradakiler kötü insanlar. Ortada sessizce dolaşan ama o kötü kızların tavlamaya çalıştığı esas oğlanın/iktidarın dikkatini çeken ve büyük olasılıkla parti yapılan evin üvey ya da evlatlık sığıntısı ise seyircinin esas kahramanıydı. O silik kız kimi filmlerde ise aşık olduğu esas oğlan için dönüşüm geçirir my fair lady filan olur, iki kıyafet bir makyajla sınıf atlardı.
Erdoğan zamanı geçmiş bir Yeşilçam yönetmeni gibi kültürümüzün ta derinlerine işlemiş bu çağrışımı yönetiyor şimdi. Bir yanda Boğaz’da ve Bodrum’da viski içip tweet atan sözde aydınlar, yurttaşlar veya “bunlar.” Diğer yanda ezik, ama esas oğlan Erdoğan’ın şefkatine, hayır aşkına (konuşma metnine bakın) nail olmuş; üvey ama masum kendi yurttaşları. O filmlerde partici kızlar burjuvayı; üvey ve silikler hakları ellerinden alınmış yoksulları temsil ederdi. Sonunda hak yerini bulduğunda, üvey kız kadirşinas esas oğlanla muradına erdiğinde alt sınıftan seyirci epey bir rahatlardı. Sınıf çatışmasının kültürel çelişkiye indirgendiği, seyircinin ezilmişliğini bir film boyunca giderip rahatlatmaya çalışan ama her şeyin baş aşağı durduğu bu romantik filmler şimdi Erdoğan’ın rehberi.
  Türkiye’yi sarsan haziranı, Sarmaşık Gülleri filminin senaryosundan okuyor Erdoğan. Bir yanda haz peşinde koşan viskiciler, diğer yanda esas oğlan ona esas yurttaş sensin dedikten ve ona sınıf atladığı vehmini aşıladıktan sonra bile üveyliğinin, itilmiş kakılmışlığının hala ranta çevrilmeye çalışıldığı film/roman kahramanı Gülserenler. Bir de Gülseren’in sürekli kendisine tapınmasını bekleyen Necip’in şişik, çok bilmiş egosu.
Ey Yeşilçam abonesi Erdoğan, bütün ülkeyi eski usül bir Yeşilçam film setine çevirdiğin; yurttaşların kimini Gülseren niyetine türbanlayıp bağrına bastığını, sonra bunu yoksulların sınıfsal zaferi olarak ilan ettiğin; ama “bunlar” diyerek adını anmadığın kimilerine de hayatı zindan ettiğin, ne yiyip içeceklerine, giyeceklerine karıştığın, iftira attığın için çıkmadı mı bu kavga-kıyamet. O halde niye aynı filme devam; biz bunu görmemiş miydik.
Gezi direnişinin siyasi taleplerinin büyük bir kültürel dışavurumla da meydana yazılması, Yeşilçam filmlerinin çarpık sınıfsal mesajının Hükümetin siyasal söyleminin içinde yaşamaya devam etmesinden de kaynaklandı. Başbakanın arkaik ve bölücü söylemlerinden gına gelmiş bir memleketin resmidir direniş.
Evet mesele Gezi değildi Başbakan yani, anlamadın mı!
Ethem Sarısülük Sarmaşık Gülleri’nin ezik ve üvey, sınıf atlamış Gülseren’i veya Gülseren’i yanına yakıştırmayan Vildan değil, Ostim işçisiydi; bu ülkenin esas değil, sıradan bir yurttaşı olduğunu düşünüyordu. Ona sınıf atlatacak bir yönetmenin filminde sırf esas yurttaşlığa hak kazanabilmek için oynamayı da reddetmiş; “bunlar”dan biri olarak direnmişti.
Gezi direnişinin sembollerinden biri artık Sarısülük; emin olun “anlamadın mı” diye tweet atanlardan biri de oydu. Boğaz’da viski mi içmiş, komik! Mehmet Ali Alabora ve Gezi’nin diğer sanatçılarına gelince onlar da Sarısülük’ün yoldaşlarıydı.
Boşuna Yeşilçam çağrışımlarından medet umma Başbakan. Bu ülkenin ezilenleri bölünmez; asla Gülseren asla Vildan olmaz; geçti o günler cancağızım.
Ben emir veririm olur diyorsan, yazarız yine bir tweet, arkasından milyonlarca retweet: la havle ve la kuvvete…

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa