Küresel komplo
Fotoğraf: Envato
Yeni Şafak Yazarı İbrahim Karagül’ün geniş ufkuna güvenmekle safdillik etmişim. Tam kendisinden bu çocukça ve modası çoktan geçmiş Soğuk Savaş dönemi komplo teorileriyle sosyal olayları açıklama gayretkeşliğini eleştirmesini beklerken, o, yalnız Türkiye’ye karşı değil, bütün “Yükselen ülkeler”e karşı, uluslararası bir komplonun varlığını ilan etti. Brezilya bunun yakın zamandaki örneğiydi, sırada Hindistan, Endonezya, Meksika vs. vardı!
Ona göre bu ülkeler, büyük emperyalist ülkelerin çizdiği sınırlar dışına çıkıyorlar, kendi güçleriyle kalkınıyor, büyüyorlar ve dünyada kendilerini de bir varlık olarak göstermeye başlamışlardı. Öyleyse, durdurulmaları, geriletilmeleri gerekiyordu ve bunun için de uluslararası komplo merkezleri toplumsal karışıklıklar yaratıyorlardı.
Bunun karşısında bu ülkelerin halkları, hükümetlerinin etrafında birleşmeli, hükümetler ne yaparsa desteklemeli…
Söz konusu ülkelerin tümü, ağır ekonomik ve siyasi sorunlarla boğuşan, bizdeki kadar olmasa da baskı ve yasaklarla yönetilen ülkeler. Çünkü aynı zamanda, neoliberal ekonominin yarattığı sömürü, örgütsüzleştirme, işsizlik, hayat pahalılığı gibi kalıcı hale gelmiş ve çözümü asla akla gelmeyen sorunların belirlediği ülkeler. Halklar ne kadar ağır sorunlarla yüz yüzeyse, baskı ve şiddet de o kadar ağır oluyor. Bunun karşısında özellikle gençlik kitlelerinin mücadelesi, daha fazla özgürlük, daha fazla ekonomik ve sosyal hak hedefinde yoğunlaşıyor. Sözün kısası, bu ülke halklarını ve gençlik kitlelerini ayrıca dışarıdan birilerinin gelip kışkırtmasına hiç gerek yok.
Meksika, Endonezya, Hindistan topun ağzında diyor Karagül… Tamamen doğru… Ama bu “uluslararası güçlerin” ortalığı karıştıran adamlarının değil, başta her ülkenin doymak bilmez sömürücü yönetici sınıflarının ve onların hükümetlerinin marifetidir.
Sağlık ve eğitime ilişkin olanlar başta olmak üzere bütün sosyal hakların tırpanlandığı, yoksulluğun büyüme motoru halinde kullanıldığı bu ülkelerin ekonomik ve siyasi hayatları, artık dayanma sınırını çoktan aşmıştır. Görünüşte, hepsi hızla kalkınan ülkelerdir! Bizde olduğu gibi oralarda da büyük kent alanlarının tümü olağanüstü rant kaynakları olarak dünya sermayesinin (yani en baba dış güçlerin!) ziyafet sofrası haline getirilmiştir. Kamu yararına olan her devlet uygulaması özelleştirilmiş, başta işçiler olmak üzere tüm emekçilerin çalışma koşulları ağırlaştırılmış, ücretler düşürülmüş, temel ihtiyaç maddelerinin hepsi pahalılaştırılmıştır. Gerçektir: Bu ülkelerin hepsinde çok hızlı bir sermaye birikimi ve merkezileşmesi yaşanmaktadır. Bu da, yollar, köprüler, barajlar, muazzam inşaatlar halinde, bir “kalkınan ülke” görüntüsü yaratmaktadır. Sermayenin en hızlı hareketinin bu sektörlerde olması, egemen sınıfların daha da zenginleşmesine ve hükümet yandaşlarının alabildiğine palazlanmasına yol açarken, çalışanların tümü için derinleşen yoksulluk, hastalık, eğitimsizlik anlamına gelmektedir. Evet bu ülkeler birbirine bu bakımdan çok benziyor… Demek ki, bütün bu ülkelerde halkların aynı derecede isyan hakkı vardır. Küresel komplo planlarından korkanlar, halklarının hayat şartlarına baksınlar! Çünkü kendi lokmalarını büyütürken, aslında küresel isyan ateşini büyütüyorlar.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43