Haziran direnişi, mümkünlük ve sorumluluk
Fotoğraf: Envato
2013 Büyük Haziran direnişinin, işaret etmekle kalmayıp somut gereklilik olarak ortaya koyduğu ihtiyaçlardan biri de, güç ve eylem birliği içindeki kitlelerin ve onların bir kesimine denk düşen devrimci-sosyalist vb. parti, örgüt, grup ve çevrelerin güç ve eylem birliğinin önemi idi.
İlki, ikincisinin toplumsal kaynağı-dayanağı; ikincisi ise ilkinin istikrarı, ileriye yürüyüşü, örgütlü şekillenişi için çok sayıdaki koşullardan biri işlevine de sahip bir sorumluluk sorununa da işaret eder.
Birbirlerinden farklı siyasal kümelenmeler, örgütler ve partiler içinde örgütlü olanlarla birlikte kendilerini “bağımsız devrimci”(!)ler olarak adlandıranlar için de aslında her zaman duyulması gereken, ancak şimdi somut şekilde, kitle hareketi ve halkın talepleri için mücadelesinin adeta dayattığı önceliklerden biri de şudur: Devrimci enerji ve güç birliğinin kitle mücadelesi açısından taşıdığı ilerletici, cesaretlendirici, güçlendirici işlevi daha açık ve net olarak ortaya çıkmıştır ve devrimci sorumluluğun (bilinci ve duygusu) en önemli gereklerinden biri de, buna uygun hareket edilmesidir.
Temel sorun ve amaç, işçi sınıfı ve emekçilerin aktüel-siyasal, iktisadi ve sosyal taleplerinin savunusu üzerinden kapitalist sömürüden kurtuluş ise eğer, ki “İşçi Partisi” gibi bir düzen ve kontra örgüt dışındaki örgüt ve partiler açısından iddia ve niyet böyledir-devrim ve kurtuluş için, meyve türleri üzerine dahi olmayıp ve fakat elmanın renkleri üzerinden inşa edilen siyasal-ideolojik ayrılıklar temelinde güç ve enerji kaybıyla, kitleler açısından da moral bozucu ve dağınık duruş nedenleri arasında yer alan tutumlarda ısrar, amaçla da bağdaşmaz bir tutuma işaret ediyor demektir.
Bazıları arasında programatik farklılıklar dahi olmayan, çeşitli devrimci-sosyalist grup, parti ve çevrelerin farklı varlığını gerekli kılan nedir? Kapitalist Türkiye’de demokratik temel özgürlüklerin elde edilmesi, ülkenin antidemokratik siyasal yapısına, devletine, rejimine son verilmesi ve kapitalizmin tasfiyesi ile sosyalist yeni bir toplumun inşası için mücadeleyi amaç olarak belirleyenleri farklı; her biri ötekinden biraz küçük ya da daha küçük, veya biraz daha büyük örgütlerde tutan ve onların da bunu bir “avantaj” saymalarını sağlayan nedir? Bu bir yana, bütün bu kesimlerin sınıf düşmanı karşısında en sıkı iş-eylem ve güç birliğinde sırt sırta durmalarının önündeki kaygı, engel, çekemezlik, grup çıkarı vb., vs., nasıl bir “özel mülkiyet dışı” duruşa işaret eder? Düşünülmelidir! Bu düşünme ve sorgulama ihtiyacı özellikle de, programatik nitelikte olmayan ve fakat toplumsal-siyasal vb. koşullardan soyutlanmış çeşitli biçimsel-şekli ayrılıklar öne çıkarılıp set haline getirilerek ayrı yerlere götürülmüş ve orada da kendini devam ettirmeye çalışan grup, küme ve örgütler için gereklidir.
Çoğu kez küçük ayrılıklar üzerinden şekillenen farklı sol siyasal kümelenmelerde hemen hemen aynı talepler için, aynı sınıf düşmanına karşı, kendi güçleriyle dövüşmeye çalışanların birlikte oluşları durumunda güç ve enerjilerinin katlanacağı, kanıt gerektirmez bir gerçektir. Haziran direnişinin gösterdiği-kanıtladığı sonuçlardan biri de bu olmuştur. Devrimci-sosyalist politika ve sorumluluk, “Kendi köyünde topraklarını çitle çevirip emrinde çalışanlarla sürdürdüğü deveranı varislere devir”den gayrı düşüncesi olmayanların tutum ve davranışlarından tüm nitelikleri ve özellikleriyle farklı bir tutum gerektirir ve bu şimdi herkes için yeniden sınanacaktır. 2013 Haziran direnişi üzerine bugüne dek yapılan değerlendirmelerden hareketle söylenirse, bu konuda başlıca iki tutum dikkat çekicidir. İlki, kitle mücadelesini geliştirme sorumluluğuyla hareket edenlerin güçleri de birleştirici olan tutumudur. İkincisi ise, özellikle çeşitli “birey şef”liklerin yönlendirdiği küçük-sol guruplardan bazılarının kendi dışındaki herkesi “oportünist”-”reformist” vb. artık siyasal-ideolojik içeriğinden dahi koparılarak gelişi güzel kullanılır hale getirilmiş suçlamalarla “düzen cephesine yazma” sorumsuzluğunda yansımaktadır.
Oysa, bu büyük direnişin bir kez daha işaret ettiği şudur: Bu direniş yüz binleri alanlara çekerek 12 Eylül sonrası karanlık yıkım politikalarının yarattığı ağır kötümserlik atmosferine ‘Son darbeyi vurarak’ onu dağıtırken, mücadele edilebileceğini, hem de yüz binlerle ve haftalarca dövüşülerek direnilebileceğini yeniden gösterirken, bu dövüşün içinde yer alanlara, özelikle de devrimci-sosyalist vs. kesimlere, daha büyük bir sorumluluk bilinci ve duygusuyla, hareketin ilerletilmesi ve güçlerin birleştirilmesine hizmet eden tutumlarda ısrarın önemini de yeniden kanıtlamış oldu. Direniş yaratıcılığın, kararlılığın, cesaretin, azimli çalışmanın eylem birliği içinde oluşabilecek güvenin en önemli ve başlıca kaynağının kitle hareketi olduğunu gösterdi. Düşmanın ağır saldırılarına karşı dayanışma ve mücadele birliğinin en önemli gereksinim olduğu ve sırt sırta, omuz omuza dövüşmenin önceliği siyasal eylemin kendi pratiğinde kanıtlandı. “Sol çocukluk”la malul olma sınırlarını aşanların bundan, bu tutumun mücadelenin daha güçlü şekilde sürdürülmesi için daha da ilerletilmesi sonucu çıkarmaları gerekir. Hareketin ve mücadelenin, kitlelere de güven verecek ve güvenini kazanacak devrimci güç ve eylem birliği temelinde ve güçlerin birleştirilmesiyle ileriye götürülebilir olacak bir güç merkezine ihtiyaç gösterdiği çok nettir. Böylesi bir gelişme mücadeleci yeni kuşakların enerjilerinin dağınık mecralarda heba olmaması için de gereklidir. Buna bir de, şimdi bu büyük hareketin potansiyelini istismara yönelerek, güçlerin devrimci bir çizgide bir araya gelişini de önlemek üzere, “çapulcu partisi” türünden girişimleri eklemek gerekir. Devrimci sorumlulukla hareket etmenin önemi artmıştır.”Grup çıkarları” halk hareketinin ve devrimci mücadelenin ihtiyaçlarının yerine ikame edilmemelidir.
‘Sol’ literatürün basit argümanlarına dönüştürülmüş ve yerli yersiz kullanılan suçlamalarla birbirlerinden uzak durmaları temellendirip, biri ötekinin ne dediğine dahi kulaklarını kapatma yerine, proletarya ve emekçilerin, kent/kır yoksulları ve tüm ezilenlerin talepleri, çıkarları ve hareketinin/mücadelesinin gerekleri ve bu gereklilikler ile devrimci-sosyalist hedeflerin bağı kurulmaya çalışılmalıdır. Bu satırlar, eylemini ve düşüncesini bu temel sorun, amaç ve hedef üzerinden oluşturan her devrimci ve sosyaliste, her devrimci örgüt ve partiye evet bir sorumluluk davetidir!
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40