27 Haziran 2013 11:40

Sicil kabarırken...

Sicil kabarırken...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Spora rant odaklı bakışın doğurduğu rezaletlerin ardı arkası kesilmiyor. Kazanmanın büyük ekonomik getiriler sağladığı ve bu nedenle adeta kutsandığı bir spor ortamından “zaferle” ayrılmak adına her yol mübah kabul ediliyor. Böylesi bir anlayışın hüküm sürdüğü spor ortamında; doping, şike, ırkçılık gibi rezilliklere rastlamak elbette şaşırtıcı değil.
Spora -hayatın diğer alanlarına olduğu gibi- rant, kâr, para kaygısıyla bakanlar hakim. Spor kültürünü de onlar belirliyor. Vicdani ve ahlaki değerlerin lafta kaldığı, buna karşılık “ne pahasına olursa olsun kazan ve rantı kap” zihniyetinin temel ilke edinildiği bir kültürden söz ediyoruz.
Şampiyon olmanın, kupa ya da madalya kazanmanın hem ekonomik hem de popülerlik anlamında getireceği “büyülü” dünya sporcuların hayalini süslüyor. Ve onlar da bu hayali gerçek kılıp “büyülü” dünyaya adım atabilmek için, ne gerekiyorsa(!) yapıyorlar...
Akdeniz Oyunları kadrosunda yer alan 8 atlet ile 8 haltercinin doping maddesi aldığı belirlendi. Üstelik bu iki branşta milli sporcularımız daha önce de pek çok doping skandalına imza atmıştı.
Verilen bunca cezaya, yazılan bunca yazıya, edilen bunca söze karşın sporcuların hiç çekinmeden hâlâ doping maddesi almaları nasıl açıklanabilir?.. Tabii sporcuların böyle -spor hayatlarının bitmesi ihtimali gibi bir risk içeren- işlere kalkışmasında çoğu zaman yönetici ve antrenörler de yönlendirici, teşvik edici rol oynuyorlar. Elde edilecek olası başarı üzerinden onların da birtakım hesapları ve beklentileri var şüphesiz.
Her şey bir yana; itibarlarının sıfırlanması, onurlarının lekelenmesi gibi büyük bir utanç yaşama ihtimali dahi sporcuları fazlaca endişelendirmiyor belli ki. Yakın gelecekte, “Ne olacak yani doping yaptımsa. Amacım ülkeme şampiyonluk ve madalya kazandırmaktı. Hem kim doping yapmıyor ki?​” şeklinde savunmalar hatta belli bir miktar doping maddesinin serbest bırakılması yönünde talepler bile duyabiliriz!.. Pişkinlik had safhada...
Spordaki bir başka hastalık, şike... Onunla verdiğimiz sınavı da fena halde elimize yüzümüze bulaştırdık. Ekonomik çıkarları ve beklentileri, futbolun marka değeri şeklinde tarif ettik, sonra da bunu ve sorumlu kişileri korumak adına şike sorununu kendimizce halletmeye, diğer bir deyişle halının altına süpürmeye kalktık. Bunun için yasayı, talimatnameyi değiştirdik. Tam şikeyi zamana yayıp unutturduğumuzu zannediyorduk ki UEFA’dan ağır bir darbe yiyerek kendimize geldik!..
Rant uğruna gözlerin döndüğü, bunun yanı sıra eşitsizliğin neredeyse vazgeçilmez bir kural haline geldiği futbol ortamında, hiçbir kulübün temiz kalamayacağını unutup “sen kirlisin, ben temiz” şeklinde saçma sapan çekişmelere, tartışmalarına giriştik. Burada da savunmalar, “Kim şike yapmıyor ya da yapmadı ki” savı üzerine kuruldu. Bu, aslında hiç de haksız bir sav değildi ama yine de o an için gerekenin yapılmasını engellememeliydi. Çünkü şikeye karşı, kararlı bir duruş ve mücadele sergilemek çok önemliydi. Zamanında sorumlular cezalandırılsaydı, ilgili kulüplerin itibarının yanı sıra futbolun o üzerine çok titrenen marka değeri ve imajı şimdikinden çok daha az yara almayacak mıydı?..
Ve ırkçılık... O da maalesef sporumuzun yükselen değerleri(!) arasında. Genellikle karşılaşmayı kazanma yolunda, insanlığa yabancılaşmış bazı taraftarlar tarafından rakip oyuncuların moralini bozup onları oyundan düşürecek bir koz(!) olarak kullanılıyor. Zaman zaman ise saha içinde bazı futbolcuların farklı ten rengine sahip meslektaşlarına yönelik aşağılama ve hakaret biçimi olarak da ortaya çıkabiliyor....
İstanbul, 2020 Olimpiyat Oyunları’nı düzenlemeye aday...
Uluslararası boyutta dev organizasyonlar düzenlemekten önce spor kültürünü geliştirmek ve sporu insani, vicdani, ahlaki değerlerle donatmak adına daha almamız gereken çok yol yok mu?.. Olimpiyatların reklam, tanıtım ve imaj konusunda ülkeye büyük yararı olacağını savunanlar, sporumuzu sarıp sarmalayan doping, şike ve ırkçılık konusunda ne düşünüyorlar acaba?.. Bu tür sorunları küçümsedikçe, görmezden geldikçe ya da öteledikçe sicilimiz kabarıyor.
İstanbul, 2020 Olimpiyat Oyunları’nı alır mı dersiniz?.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa