Açık yeşil, sanki fosforlu kanatları olan bir kelebek uçuyor. Sonra tatlı sarı bir kelebek geçiyor. Siyah üzerine beyaz desenli kelebekler uçuşuyor. Hepsi kelebek ama renkleri farklı. Doğa rengarenk, cıvıl cıvıl. İçim ısınıyor. Doğa çokluk demek…
Üniversitenin bahçesinde çocuklarla karşılaşıyorum. Beş yaşında görünenleri de var, 6-7 yaşında görünenleri de. Koşuyorlar, oynuyorlar, sohbet ediyorlar. Öğrencilerin yokluğunda sessiz ve soğuk görünen üniversiteyi canlandırıyorlar. Hava sıcak mı sıcak ama içimi ısıtan hava değil, çocukların neşesi…
Çocukların bazıları çekik gözlü. Bazılarının saçları kıvır kıvır, derileri siyah. Kökenleri Meksika veya Orta Amerika olan çocuklar da var. Küba kökenli çocuklar da, beyaz tenli sarışın çocuklar da. Renkleri, gözleri, saçları, derileri ne olursa olsunlar, hepsi çocuk. Hava sıcak, çocuklar cıvıl cıvıl. Bir ağacın altına oturup onları izlemeye başlıyorum.
***
Aklıma Türkiye’deki direniş geliyor. Katıldığım konferanstaki dostlar ölenler ve sakat bırakılanlar olduğunu biliyorlar. Gözlerimden benim duygularımı okumaya çalışıyorlar. Kısa ve öz görüşlerimi anlatıyorum. Bu direniş bir umut ışığı.
Direnişin bağrında “çok” ile “tek” arasındaki çelişki yatıyor. Çok seslilik karşısında tek ses düzeni var. Gezi direnişinin en önemli özelliği çeşitlilikti; çok farklı kesimler bir araya geldi ve direnişe geçti. Direnişçilerin karşısına şiddetin sesi çıkarıldı ve göz göre göre insanlar öldürüldü, sakat bırakıldı; insanlık derinden incitildi.
Direnişçileri ve farklı düşünenleri ezmeye kalkan hükümetin ve yandaşlarının kokuşmuş saplantılarından milim uzaklaşmadıkları görülüyor. Kokuşmuş saplantılara ve şiddete dayanan bu düzene, utanmadan sıkılmadan “ileri demokrasi” diyorlar.
Bu saplantılara yeniden ışık tutmak gerek...
***
Demokrasi çok sesliliği varsayar. Eğer herkesten tek bir ses çıkıyor olsa, zaten demokrasi gerekmezdi. Demokrasinin en basitinde bile bir tek ses, tek adam anlayışı olamaz. Olursa, bu demokrasi olamaz.
Ya yüzde 50 hesabı? Bu ne seçmenlerin yüzde 50’sine denk düşüyor, ne de bir gerçekliğe. Daha önemlisi, seçmen sayılmayanlar, yani henüz 18 yaşında olmayanlar, hiç hesaba alınmıyor. Çocuk nüfus yaklaşık 22 milyon. Bu yüzde 30 demek. Ama onların söz hakları, oy hakları yok. Gelin de “ileri demokrasi” ve yüzde 50 hesabını ciddiye alın.
***
Tek ses-tek adam düzenini savunanların kokuşmuş saplantılarından biri, elbette ki inançla ilgili. Onlara göre dünyada tek bir inanç var. Geriye kalan tüm inançlar batıl, geri, yanlış veya aşağı. Tek ses-tek adam düzeni, tek din saplantısına dayandırılıyor.
Dünyada milyarlarca insan ve çok ama çok farklı inançlar var. Dine veya benzeri bir inanca hiç gereksinim duymayanlar var. Ama şu çok açık: Ne zaman dünyadaki dinlerden biri diğerlerinden çok üstün ve çok yanılmaz olarak kabul edilir ve bu inanç ile iktidar bir araya gelirse, o zaman sonuç korkunç oluyor. Katolik Kilisesi örneği ortada. Yavuz Sultan Selim’in marifetleri de. “Kafirleri kesmek gerektir” fetvaları da.
Tek din ve üstün din saplantısına kapılmış olanların büyük çoğunluğu, başka bir dine inananların veya dine inanmayanların nasıl yaşadığı hakkında zerre kadar bilgi sahibi değil. Tam tersine, Türkiye’de inşa edilen tek din düzeni başka inançları bilmemeye ve sorgulamadan inanmaya dayalı.
Türkiye’de inanç özgürlüğünün olmadığını savunanlar, ellerine ilk geçen olanakta tek din hegemonyasını kurmaya yöneliyorlar. Oysa gerçekler ortada. Türkiye’de oruç tutanlar değil, oruç tutmayanlar öldürüldü. Maraş’ta, Çorum’da katliam yapanlar kendilerini has Müslüman görüyorlardı. Madımak’ta insanların ölmesine neden olan kitle ve onları durdurmayan, onların suçlarına ortak olan Sivaslılar bir dine inanmadıkları için değil, tam tersine dinlerini bir dogma olarak gördükleri için insanlık suçu işlediler.
***
Tek din saplantısını, şiddeti ve insan öldürmeyi haklı çıkarmaya çalışanlar, kendileri gibi olmayanlara “çapulcu” diyenler kaçınılmaz olarak tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklar. Unutmayalım ki, Gandi karşı geldiği sömürgeciler gözünde, Mandela karşı geldiği ırkçı düzen gözünde bir çapulcuydu. Demek ki, çapulculuk ve direnişi sürdürmek gerek.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et