İşkence salgını!
Fotoğraf: Envato
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) olarak, “Gezi Parkı Olayları Sırasında Yaşanan Kolluk Kuvveti Şiddeti ve Başta İşkence Olmak Üzere Hak İhlallerine Dair Ön Rapor”u 26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’nde açıkladık.
TİHV olarak 23 yıldır yürüttüğümüz ana faaliyet elbette ki işkence görenlerin tedavisi ve işkencenin bütün çıplaklığı ile belgelenmesidir. O nedenle Gezi sürecinde yaşanan polis şiddetine dair verileri, TİHV’e ulaşan, muayene edilerek değerlendirilen başvurular üzerinden okumak, raporun özellikle 2. Bölümünde yer alan “işkence uygulamaları” başlıklı bölüme dikkat çekmek istiyorum. Özellikle ilk bölüm, farklı birçok kurumun paylaştığı verilerin derlemesi olduğu için o bilgilere açıklama yapan ana kaynaklardan ulaşmak ve okumak daha doğru olacaktır, ancak 23 yıllık tarihimizin en yoğun günlerini yaşadığımız son bir ayın tıbbi verileri polis şiddetinin boyutunu göstermesi açısından önemlidir.
TİHV Merkezlerine 31 Mayıs-24 Haziran 2013 tarihleri arasında protesto gösterileri sırasında polis şiddetine maruz kaldığını bildirerek toplam 169 kişi tedavi ve rehabilitasyon hizmeti almak ve belgelemek amacıyla başvurdu. Tedaviler ve değerlendirmeler halen devam ettiği için, elde edilen ilk bulgu ve tespitler ışığında hazırlanan bu ön rapor, sonrasında daha kapsamlı verilerle bir rapor olarak elbette paylaşılacaktır.
Başvuranlardan 159’u (% 94) göz yaşartıcı kimyasallara maruz kalmıştı. Aşırı miktarda göz yaşartıcı gaza maruz kalan bu kişilerde ortak yakınmalar ve bulgular; gözde kızarıklık, ağrı, batma hissi, kaşıntı, görme bulanıklığı, geçici görme kaybı, geçici işitme kaybı, burunda yanma, akıntı, kanama, hapşırık, boğazda yanma, geçici ses kısıklığı, nefes darlığı, öksürük, astım krizi başlaması, solunum durması, terleme, tükürük salgısında artma, bulantı, öğürtü, kusma, karın ağrısı, kramplar, yutkunma güçlüğü, ishal, bayılma, yığılma, güçsüzlük, bilinç bulanıklığı-kaybı, halsizlik, konsantrasyon bozukluğu, sersemlik hissi, denge bozukluğu, uyuşma hissi, kaslarda kasılmalar, başağrısı, yaş gözetmeden tansiyon yüksekliği, çarpıntı, bunaltı, sıkıntı, sinirlenme, ajitasyon, ölüm korkusu, deride yanık, yanma hissi, kızarıklık, deride döküntüler, deride su toplamalar idi.
Başvuran 169 kişiden 87‘sinde gaz fişeğinin çarpmasının mekanik etkisiyle, vücuttaki yerleşim, çarpma şiddeti ve mesafeye bağlı olarak; tümünde yumuşak doku yaralanmaları, çarpma yerinde çürükler, 17 kişide kafa yaralanması, 4 kişide kafa kemiğinde kırık, 14 kişide göz yaralanması, 7 kişide göz çevresi kemiklerinde kırıklar, 2 kişide ek olarak burun kemiği kırığı, 6 kişide görme kaybı, 4 kişide elde ve kolda kırıklar, bir kişide ayak bileği kırığı, bir kişide kaburga kırığı ve 2 kişide diş kırık ve kayıpları vardı.
Başvurulardan 26’sında yakalama ve gözaltı işlemleri sırasında, kaçarken ya da kıstırıldıkları sırada tekme, tokat, yumruk, kalkan, cop, sopa, çivili sopa, demir çubuk gibi araçların kullanılması sonucu yumuşak doku yaralanmasından kemik kırıklarına kadar değişik yaralanmalar, 15’inde basınçlı suyun çarpmasıyla havalanıp yere çarpmalar, savrulmalar, yere düşmeler ve sürüklenmeler, 5 kişide plastik mermi yaralanması ile uyumlu olduğu düşünülen yumuşak doku yaralanması görüldü.
Ruhsal değerlendirmesi yapılabilen 49 kişiye Akut Stres Bozukluğu, 10 kişiye eşik altı Akut Stres Bozukluğu, 3 kişiye Depresyon (MDB), 1 kişiye eşik altı Depresyon (MDB) tanıları konmuş olup tedavilerine başlandı. Bu veriler içinde en çarpıcı olanı sanırım polis tarafından bir ateşli silah olarak kullanılan gaz bombası tüfeklerinin doğrudan hedef alınarak ateşlendiğini gösteren fişek yaralanmalarıdır. TİHV’e başvuranların yarısından fazlasının vücuduna gaz bombası fişekleri isabet etmiş ve yaralanmışlardır.
Göz yaşartıcı gaz kullanımının yoğunluğunu bir kenara koysak bile hedef gözeterek yapılan atışlar kendi başına polisin kasıtlı davrandığının kanıtıdır. Raporumuzun bu bölümünün başlığı “işkence uygulamaları” demiştim. Yukarıda alıntıladığım tıbbi veriler ışığında bu tablonun tamamı Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslar arası Tanı Sınıflandırma kitabındaki “işkence” başlığı ile uyum içindedir. Sayılar düşünüldüğünde de bir işkence salgını ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26