'Kimyasal Küçük Esat'ın günlüğünden (2)
“Kimyasal Küçük Esat’ın Günlüğü”ne, geçen hafta kaldığım yerden devam ediyorum…
6 Hevâric / Miting Alanı / Halkımla:
“Sevgili kullarım,” diye devam ettim sözüme. “Bakın ülkemde olanlara. Beni çekemeyenler, başarılarımı, korktukları için gölgelemeye çalışanlar her yerde olaylar çıkarıyorlar. Ülkemi, insanlarımı kaynar bir kazanın içine attılar. Neyse ki sizlere gerçekleri söyleyen televizyonlarım, gazetelerim var.”
Çılgınca alkışlıyorlardı beni. Tabii muhalefet olsun, eski ve yeni bilumum solcular olsun, çatlıyorlardı.
7 Avtad Hevâric / Sarayımda / Dinleniyorum:
Ohhh be, dinlenmek gibisi yokmuş. Televizyona karşı ayaklarımı uzattım, bir gözümle gazeteleri okuyorum, bir gözümle televizyonu seyrediyorum, bir elimle de notlar alı-yorum yanımdaki kağıda. Çok muhteşem bir adamım ben, Napolyon’u bile geçtim. Emirerlerim, yani medyam iyi çalışmış doğrusu. Laf aramızda, onların yerine yine ben çalışıyorum ya. Haberlerimi ben ve bizimkiler yazıyor. Dün bir gazete patronum, köşe yazarları için de köşe yazısı yazmamı istedi. “Çüş,” dedim, bu kadar ahlatlık olur. Bu kadarla kalsa neyse, geçenlerde de bir televizyonumun patronu geldi, benim hazırladığım, benle ilgili programlar çok tutuyormuş, ülkemde 400 milyon kişi izliyormuş (yine mi biraz abarttım acaba?) Benden, sabah saatlerinde gösterilmek üzere evlilik programı yapmamı istedi. Hele “Çocuk nasıl yapılır?” konusu üzerinde tatbiki bir prog-ram yaparsaymışım “Bol ucuz işçi” hedefine hemen ulaşırmışız. Vay angut vay, Andaval’da mı doğdun sen?
11 Al-dâhila/Köyde/Yine aziz halkımla:
Nefis bir konuşma yaptım, her zamanki gibi. Biber Gazı’ndan, Portakal Gazı’ndan, Şeftali Gazı’ndan, Muz Gazı’ndan sözettim. Tabii yararlarından da. Örneğin biber yemeklere konuyordu, portakal C vitamini deposuydu…
En Baş Vali’m de yanımdaydı. İçkiyi yasakladığım için halkın ayıldığını ve ayaklandığını söyledi. Ama hemen tedbirini almış. Şarap, Bira, Votka, Mastika, Rakı, Uzo, Viski gazlarını da ayaklananların üzerine sıktırmış. Hani kafayı bulurlarsa eylemi bırakırlar, diye. Sonucun nasıl olduğunu sordum. Eylemci gençler de, kafayı bulunca bizim düzen bekçilerine bol bol Kuru Fasulye Gazı sıkmaya başlamışlar.
“Yalnız,” dedi En Baş Vali’m, “Bir de kötü bir şeyle karşılaştım. Bizim Gaz Sıkıcılar’ın hareketlerinde bir tuhaflık vardı. Araştırdım, Rakı Gazı’nı, Merkez’de, kendilerine sıkıyorlarmış, ‘Ohhh be, hayat varmış,’ diyerek.” Güldüm. İşte “İçkinin Destanı” böyle yazılırdı.
Galiba sıra Zycklon-B’ye, arkasından da her mahalleye ibadethane yapar gibi Krematoryum açmaya geldi.
Eve döndük. Ağzım kulaklarımdaydı.
12 Kabzat Al-dâhila/Evde/Karımla:
Dünkü köy mitingimi sordum, karıma. “5 milyon 120 bin kişi az-buz sayılmaz,” dedim. Yine güldü. “Yahu,” dedi, “Nerede 5 milyon kişi? Köyün nüfusu zaten 100.” Bekliyordum bunu. Hemen hesabı koydum önüne: 100 kişi, ikişer ayakları var, eder 200 kişi. İkişer bacakları var, eder 400 kişi. Sonra elleri, kolları var, 800’den 1600 kişi. İkişer gözleri, kulakları, burun delikleri, dirsekleri, dizleri var. Sonra onar tane el parmakları, onar tane ayak parmakları var. Hepsini katlayarak çarp, sonuç 5 milyon 120 bin kişi oluyor.
“Bir lebelüp-lebelüp demediğin kaldı,” dedi karım ve odadan gülerek çıktı.
Ahhh, zavallı ben, ne dünya beni anlıyor, ne de en yakınlarım…
AK NANE: DİYANET İŞLERİ
Türkiye’nin en çok para alan kurumlarından birisiniz. Halkın vergilerinden toplanıyor bu para. (Laf aramızda, acaba bu parayı sizlere helal etmeyenlerin oranı ne kadar?)
Kendi işiniz olmayan şeylere el atmaya başladınız. Önce bir “Kürtaj” sorunu çıkmıştı. Şimdi de “Biber Gazı” üzerine ahkam kesmişsiniz. Şöyle diyorsunuz: “Her ülkede, bu tarz olaylarda bu tarz gösteri yapanlarda, şiddete başvuranlara karşı (Karanfil mi şiddet, durmak mı şiddet, çadır kurmak mı şiddet? B.H.) savunma biçimi geliştiriyorlar. Devletimiz de bunu yapıyor. Daha önce de duyuru yapıyorlar zaten, astım hastaları varsa alandan ayrılsın, biraz sonra müdahale edeceğiz diye. Yani dini açıdan bunların bu şekilde değerlendirilmesi doğru değil. Daha farklı şiddeti engelciyi savunma biçimleri de geliştirilebilirdi. (Atom Bombası gibi mi? B.H.) ama en uygunu bu, karşı tarafa en az zarar vereni budur ki, kullanılıyor. Ve karşı tarafı dağıtmak için fiili bir müdahale bulunulması lazım. Bu cop da olabiliyor. Başka ülkelerde polisler plastik mermi kullanıyor (Türkiye’de plastik mermi kullanılmadığına bu kadar eminsiniz demek ki. B.H.). Yani bu noktada biber gazı kullanılmasında bir sıkıntı yok. En zararsızı biber gazıysa, bununla müdahale edilmesi en doğrudur.” (Evrensel, 25.6.2013)
Kürtajdan Biber Gazı’na, Diyanetçilerin uğraştığı işlere bakın. Galiba bu yüzden Alo Fetvacılar benim aylardır sorduğum şu soruya yanıt vermiyorlar. Sorum şu: “Dinimizce haram olduğu söylenilen Domuz eti, kumar, alkollü içkiler ve faiz gelirlerinden gelen vergiler Hazinede toplanıyor, sonra tüm kamu görevlileri gibi Diyanetçilere de, imamlara da aylık olarak veriliyor. Tabii camii yapımında da kullanılıyor. Bu muhteşem gelir siz Diyanetçilerce haram mıdır, helal midir?” Kestane kebap, Alo Fetva’dan acele cevap…
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Yunanistan'da genel grev hükümeti sarstı

Evrensel'i Takip Et