1 Temmuz 2013

Mısır halkı devrimde ısrarlı

Hükümete, AKP propagandasına ve yandaş basına göre; Gezi Parkı eylemleri, halkın seçtiği Hükümete karşı, karanlık güçlerin sermaye çevrelerinin arkasında olduğu, “Bölge gücü olan Türkiye’nin ekonomik ve siyasi istikrarına karşı bir komplo”dur.
Yine bunlara göre, sadece Gezi Parkı direnişi değil, Brezilya’da halkın iş, ekmek ve özgürlük talepleriyle sokaklara dökülmesi de “son 10 yılın yükselen yıldızı Brezilya Hükümetine karşı arkasında uluslararası güçlerin bulunduğu bir komplodur!” Hatta Lice’de “kalekol” yapımına karşı çıkan jandarmanın öldürdüğü ve yaraladığı köylüler bile “Kalekola hayır” dedikleri için değil “uyuşturucu rantı” için eyleme geçmiştir!
Bu, ancak çaresizliğe sürüklenmiş diktatörlük rejimlerinde görülebilen geri zekalılık ürünü komplo teorileri, şimdi de Mısır halkının Mursi rejimine başkaldırmasına kara çalmak, halkın bilincini çarpıtmak için öne sürülüyor: “Efendim bu 30 milyon sokağa dökülmüştür ama bunlar, eski rejimin, taraftarıdır, orduyu darbe yapmaya teşvik etmek için sokağa dökülmüşlerdir!”
Mursi yandaşları ve Türkiye’deki yandaş basın böyle değerlendiriyor Mısırlıların kendi devrimlerinin peşinden gitmesini!
Mısır’da İsyan hareketi, Tamarud’un çağrısıyla 30 Haziran Pazar günü Mısır halkı, sokakları caddeleri, meydanları doldurdu. Halk, Mursi’nin istifa etmesini ve erken seçime gidilmesini istiyor.
30 Haziran Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Lideri Muhammed Mursi’nin Devlet Başkanlığına seçilmesinin birinci yılı olması bakımından ayrıca manidardı.
Mısır halkı Mübarek’i, Filistin davasını sattığını düşündüğü tutumu, iş, ekmek, özgürlük  isteği ve yolsuzlukların son bulması ile insanca bir yaşam talepleri etrafındaki bir mücadele ile devirmişti. Üstelik Mısır halkı Mursi’ye de seçildiği günden itibaren bu taleplerin arkasında olduğunu hep hatırlatmış, her vesileyle Tahrir’e çıkarak taleplerini yeniden yeniden haykırmıştı!
Ancak Mursi’nin halkın bu isteklerine karşı verdiği yanıt, Mursi’nin ağzından çıkanın yasa olduğu ve Mısırın bir Şeriat devleti olduğunun ilan eden “Anayasa Taslağı” oldu.
Geçtiğimiz aralık ayında da Mursi’nin bu tutumunu “yeni firavun ve diktatör” olarak gördüğünü haykıran halk o günden beri de taleplerini yineliyordu. Ekonominin her geçen gün kötüye gitmesi ve yanı sıra Suriye ile diplomatik ilişkilerini kesen Mısır’ın ABD-İsrail blokunda açıkça yer alması, Filistin sorununda Hüsnü Mübarek çizgisinin savunulmaya devam edeceğinin anlaşılması bardağı taşıran damlalar oldu ve halk sonunda Mursi yönetimine isyan bayrağını açtı.
Mursi ve Türkiye’deki kardeşleri, milyonların sokağa dökülmesini “Mübarek yanlılarının bir komplosu” olarak gösterse de gerçek şu ki, Mısır halkı Müslüman Kardeşlerin Mısır Mübarek diktatörlüğüne son veren devrimini, Mursi ve Müslüman Kardeşlerin çaldığını düşünmektedir. Bunu da en azından son altı aydan beri açıkça meydanlardan ilan etmekteydi. Devrimi çalan ise Mursi ve onun Müslüman Kardeşleriydi! Çünkü halk devrimi, devrime sonradan katılsa da Müslüman Kardeşlerle birlikte yapmıştı. Ama seçimi kazanan Müslüman Kardeşler ve müttefiki güçler, iktidar geldikten sonra kendi hayat tarzlarını ve kendi programlarını dayatan; Şiileri, Kıptileri, işçileri, emekçileri ve onların taleplerini umursamayan bir çizgiye geçmişti.
Dolayısıyla Mursi iktidarını, Mısır Devrimi’nin yoluna barikat olarak kurdu.
Şimdi Mısır halkı çalınan devrimlerini yeniden kazanmak, yollarına kurulan Mursi şahsındaki Müslüman kardeşler ve ortaklarının barikatını yıkarak devrim yolunda ilerlemek istiyor.
Mısır halkının bu girişimi, Müslüman Kardeşlerin ve onların Türkiye’deki kardeşlerinin gözünde “komplo” gibi görünüyor. Ama gerçekte halk çalınan devrimini geri almak için hamle yapmış bulunuyor.
Bu, Mısır halkının laik ve demokratik bir Mısır isteğinin ilk kez bu kadar açıkça öne çıkmasıdır ki; gelişmeler Tunus ve öteki Ortadoğu ülkelerini de yakından ilgilendirecektir. Muhtemeldir ki bundan sonra laisizm, ve iş-ekmek muhtevalı emekçi talepleri önemli bir vurgu olarak Ortadoğu’daki halk devrimlerinde öne çıkacaktır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et