Sosyal güvenlik, sağlık, emek ve diyanet
Fotoğraf: Envato
ILO bir ülkeyi kara listeye almışsa “İşçi haklarına saygı duymadığı” tescillenmiştir artık. Kara listenin çoğuluna son eklenen ise bildik bir ülke. Sicilinde 2 Temmuz Madımak, Hayata Dönüş, faili meçhuller, tehcir, zorunlu iskan, zorunlu göç, tutuklu sendikacılar, #diren gezi# olan o ülkede ‘işçiye saygı’ olabilir miydi hiç? Diyebiliriz ki tüm bu başlıklarla daha fazla ilgilendikçe işçi sınıfı haklarına ulaşabilecektir.
“Özü itibarı ile SSK ve özel sigorta şirketleri arasında fark yoktur” cümlesi işte bu ülkenin işçilerinin alın teri ile var edilmiş SSK sağlık kuruluşları “yağmalanırken” servis edilmişti yıllar önce. Sanmayın ki bu sözler işveren kurumlarına aittir. Diyanetin Din İşleri Yüksek Kurulu SSK’ların Sağlık Bakanlığına devrolduğu hafta yayınlamıştı bu fetvayı.
Denebilir ki Diyanet, işçi tulumu ile emek cephesinde saf tutmanın panzehirini cami-lerde saf tutmaya evirmeyi bu fetva ile 2005 yılında denemişti. Sonrasında Düzce’de yerel bir grevi bölmek adına müftülüğün “Grev yapmak günahtır” mealinde sözlerine tanıklık etmiştik yakın yıllarda.
Hükümete bağlı kurumlar misal TEDAŞ diyanetin kulvarında yol alarak “Kaçak elektrik kullanmak günahtır” afişleri asmışlardı kimi beldelerde. Dinin resmi kurumları neolibera-lizmin değirmenine su taşırken miladın şimdiki zamanlar olması hükümetin arka bahçesi kılınma arzusu ile örtüşüyor.
Ve Başbakan öyle emin ki bu cenahtan “Camide içki içildi” diyebiliyor miting alanlarında. Caminin din adamı reddetse de bu iddiayı; sağlık revirine dönüştürüldüğünü beyan etse de caminin #diren gezi# günlerinde; nafile! Yakında Diyanetten bir fetva daha rica ederse hükümet şaşırmamak gerekiyor.
Aynı miting alanlarında yıllar boyu başbakan sağlık çalışanlarını halka şikayet etti. Hekimlerin “Bıçak parası aldığını, bunu sonlandırdıklarını” beyan etti. Bir başka konuşmasında “İmam hatiplerden terörist yetişmediğini” söylediği rivayet olundu. Peki, oralarda ne yetiştirilmiş dönüp bakalım.
-Cami minarelerine “Para için kanser nedeni baz istasyonlarını” kurduran kim?
-Ata Demirel gibi bir ünlü oyuncunun “Kilolu olduğum için özel sigorta şirketleri bana sağlık sigortası yapmayı reddediyor” dediği bir ortamda “Özü itibarı ile SSK ve özel sigorta şirketleri arasında fark yoktur” fetvasını yayınlayan kim?
-İşverenin lehine işçiye “Grev günahtır” diyen kim?
Soruları çoğaltmanın anlamsızlığına hürmeten ‘Devletin memuru din adamlarının maaşları dışında cenazeden, iskata, mevlitten dua okumaya halktan aldıkları paraya ne denir’ diye sormamak olmaz. Kendisi de imam hatip mezunu olan sayın Başbakana “Bıçak parası alan hekimler” söylemi sonrası bu soruyu sormamak olmaz.
Kimi din adamları misal ölen birinin ardından “iskat” adlı bir süreci başlatırlar. Ölenin kılınmamış namazlarının affı için bir grup insanla ve yakınlarının parası eşliğinde buluşurlar. Dini ritüeli bir kenara bırakıp akçeli kısmına bakmakta yarar var. “1 aylık kılınmamış namazın ıskatı 36 gram altın, 1 yılın kılınmamış namaz ıskatı 432 gram altın, 60 yılın ise yaklaşık 26 kilo altınmış meğerse.” Bu paradan pay almak ne oluyor sahi?
Tüm bunları geçip “dindar neslin” ıskat kabul-ünde 1 aylık kılınmamış namaz için belirlenen altına dönelim: Tam 36 gram yani para karşılığı ile 2 bin 880 lira! İmam hatipli olmakla övünen Başbakanın hükümetince belirlenen asgari ücret ise son hali ile 978 lira! Vay dindar nesil vay! Boşuna değil ILO’nun ülkeyi kara listeye alması!
Boşuna değil hafta sonu yapılan genel kurulunda TTB’nin basın açıklamasında söylenenler:
“...Siyasi iktidarın hedefi olduk. Bütün suçu sağlık hizmeti vermekten ibaret olan hekimler darp edildi, gözaltına alındı; yaralıları tedavi ettiğimiz revirlere, hastanelere gaz bombalarıyla saldırıldı. O korkunç şiddet gecelerinde yaralıların ilk müdahalelerini yaptığımız Dolmabahçe Camii’nde içki içildiği yalanı üretildi, bizzat Başbakan tarafından tekrarlanıp duruyor. Başbakan, tüm bu sürecin sorumlusu olarak gösterdiği biz hekimleri şöyle suçladı:
‘Sizin insan sevginiz nerede, insanlarla ilgilenme aşkınız nerede? Bunlarda insan diye bir dert yok. Bunlarda insana yönelik bir sevgi, bir aşk yok. Bunların her şeyi menfaate dayalı!’ (Sizin ve iktidarınızın insan sevgisini, insana yönelik aşkını Uludere’den Taksim’e bu topraklarda yaşayanlar yakından biliyor Sayın Başbakan; gaz bombası attığınız hastanelerin koridorları, bahçeleri, yatan hastalar, aciller biliyor; polis saldırısında yediği darbelerle vücutları moraran, kemikleri kırılan, gözlerini kaybeden, dalağı alınan insanlarımız biliyor.”
Evet, böyle demiş TTB.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29