Darbe, Mısır, Türkiye, AB/D: Türlü vesayetler
Fotoğraf: Envato
Mısır’da, Türkiye’de yaşananlar, Asya’da yaşananlar, Latin Amerika’da, Afrika’da yaşananlar... İslâm coğrafyası için söylenirse bir yandan Batı-Doğu (bağımsızlık-sömürgecilik), monarşi, askeri ve/veya bürokratik vesayet, dini vesayet… Hepsi belki aynı şeyler değil, umutlar da tümden tükenmedi ancak büyük bir ayrışma, kutuplaşma, kamplaşma yaşanıyor. Son yıllarda dini vesayete bağlı çoğunlukçuluk ile geriye kalanlar arasındaki zıtlaşma daha bir öne çıkıyor ve İslâmcı akımlar eski refleksle askeri vesayetle bastırılmaya veya düzenlenmeye çalışılıyor. Buradan eşitlikçi özgürlükçü yapılar çıkar mı, pek olası gözükmüyor, en azından bir çoğulculuk çıkar mı, onu süreç tayin edecek.
Mısır’da karınlar doyurulamazsa, iktisadi ayrışma ve sorunlar artmaya devam ederse, daha da kaotik bir hal alacak gibi. Kapitalizmde kaynakların belirli ellerde toplanması, eşitlik ve özgürlük sorunu, rahatsızlıkları artırıyor. Üçüncü dünya hem küresel sermayeye, hem de kendi burjuvazisine iki kez yem oluyor. Devlet ve ideolojik araçlar bunu tutamazsa sık sık seçim, sokak çatışmaları, etnik-dini görünümlü çatışmalar, darbeler… kaçınılmaz hale geliyor. Sonuçta halkın tepkisi zaman zaman askeri, zaman zaman dini vesayete dayalı olarak kontrol edilmeye çalışılıyor.
Mısır bir vesayetten diğerine çalkalanıyor. 3 Temmuz Çarşamba saat 20.00’de askeri darbe tamamlandı. Cumhurbaşkanlığına el koyuldu. Mevcut anayasa askıya alındı. Darbecilerce tez zamanda kurucu meclis oluşturulacağı, yeni bir anayasa yapılacağı, yeni cumhurbaşkanı seçimleri yapılacağı açıklandı. Zaten son 40-50 yıllık askeri darbeler genellikle bu açıklamalarla başlıyor ve de genellikle bu gerçekleştiriliyor; tek farkı kendi kontrollerinde bir hükümet oluşması şartıyla. Aynı şeyi emperyalistler etki alanlarındaki ülkelerde daha sivil veya ”yumuşak” yapıyor, istedikleri yönetimlerin oluşumu için ekonomik araçları, medyayı ve gizli istihbarat/bağlarını kullanıyor. Bunlar da yetmezse darbeleri hazırlıyor.
Mısır’daki darbe otoriter rejimlerin özelliklerine taşıyor. Otoriter rejimler, sınırlı kontrollü bir katılımcılıkla totaliter ve demokratik rejimlerden ayrılıyor. Totaliter rejimler çoğunlukçuluk/totallik iddiasında hiçbir katılımcılığa izin vermiyor. Demokrasi çoğulcu rejimleri ifade ediyor.
“İhvan hareketinden (Müslüman Kardeşlerden) gelen seçilmiş Mursi ne kadar çoğulcu eğilimde idi?” sorusu da maalesef pek olumlu yanıtlanamıyor. Çocuk yaştaki kızların evlendirilmesine cevaz verilmesi, alkolü tümden yasaklama arayışları, yaşam biçimlerine müdahale eğilimleri liberal değer ve hukuk sistemi ile çelişkiler içeriyordu (Türkiye’deki bazı AKP uygulamaları da benzer özellikler taşıyor). Teokrasiden demokrasi çıkmayacağı gibi askeri darbelerden de demokrasi çıkmıyor. Başta Ortadoğu olmak üzere üçüncü dünya; ya krallıklara, ya aşiret kavgalarına, ya da dini yönetimlere mahkûm bırakılıyor. Liberal demokrasiler ise yüksek gelir ve yüksek eğitimli toplumlarda belli derecede işletilebiliyor ki iktisadi olarak bu ülkelerin dünya kaynaklarının önemli kısmına el koyduklarını; ABD, İngiltere ve Fransa’nın son birkaç yüzyılın en yayılmacı ve işgalci ülkeleri olduklarını unutmadan not etmek gerekiyor.
Darbe sonrası ABD çok elzem olmayan diplomatların ve ABD yurttaşlarının Mısır’dan ayrılmalarını tavsiye ediyor. Bu genel bir tavsiye olabilir. Ancak Mursi’nin “meşru Cumhurbaşkanı olduğunu ve darbeyi tanımadığını” ilan etmesi, taraftarlarına “darbeye karşı mücadele” çağrısında bulunması, hali hazırda ihvan yandaşlarının gösterilerde bulunuyor olmaları… kamplaşma, kutuplaşma ve çatışma ortamının daha da kronikleşeceğine işaret ediyor. Dünya, bölge ve Türkiye’ye de ciddi yansımaları olacaktır.
Dini veya etnik vesayet, askeri vesayet, daha arkasında kapitalist emperyalist vesayet. Sosyal olayları matematikle karıştırmamak gerekiyor; Hegel’in yaptığı gibi, matematikteki gibi, iki veya daha fazla negasyonu toplayınca toplamda pozitif bir sonuç çıkmıyor.
- Okul yok, yemek yok, elektrik yok, internet yok ama "uzaktan, "kesintisiz" eğitim şahane 17 Ocak 2025 04:02
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42