5 Temmuz 2013
DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Çimento, kum ve beton günlerindeyiz. Büyük inşaat hamlesinin ortasında yerindeyiz. İsyanlar, direnişler bile ya kışla inşaatından, ya “kalekol” inşaatından çıkıyor artık.
Yıkıp yıkıp yeniden yapıyorlar. Maddi değeri “1” olan, biraz dozer; biraz kazma ve insan emeği katınca; “2”ye, “3” çıkıyor. Rant dediğin bu.
Manevi değerine nasıl ölçüt bulalım. Tek bildiğimiz “0” olduğu her şeyin. Tarihin, kültürün, anıların, kent hafızasının... Rant yıkıyor; insan direniyor. Kanı canı pahasına direniyor.
Ve bir belediye meclisi çıkıyor, 70 metre karenin altındaki evlere yasak getiriyor.
Neden? Geniş geniş ferah ferah yaşayalım diye mi? 1+1 evlerde sıkışmayalım diye mi? Eksik olmasınlar...
Evet, rant uğruna küçücük daireler astronomik fiyatlara satılıyor. Sıkıştırıp daha fazla daire yaratarak, yeni rant alanları çıkarılıyor ortaya. Biz kötü niyetli değiliz; ortada iyi niyet yok.
Ne mimari eksenli bir tartışma yürütüyoruz; ne de kentsel dönüşümün finansmanı için yaratılan rantın “1+1”, küçük daireleri ticari açıdan kaçınılmaz kılmasından... Bu da betoncu, çimentocu iktidar zihniyetinin yarattığı bir sorun. Kendi yarattıkları sorundan, bizim hayatımıza dair “ucube” kararlarla kurtulamazlar.
En az 3 çocuk diyen Başbakanın ülkesinde; “Öğrenci evlerinde neler olduğu” üzerine fantezi kuranların yönettiği ülkede, hiçbir tartışma siyasetten, ideolojiden bağımsız değil.
Bu da öyle...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açıkça bu vurgularla “bir yaşam biçimi”ni hedef tahtasına koyarken; bir belediyenin de kendi “iktidar” bölgesinde 1+1’leri hedefe koyması tesadüf olabilir mi? Öğrencilerin, bekar çalışanların “kurtarıcı”sı; yoksulların ev sahibi olma yolu, küçük dairelerin rahatsızlık yaratmasının başka ne nedeni olabilir?
Boyu, boyutu üzerine süren tartışmalar nereye kadar varacak?
Eğlence yerlerimizden evlerimize, yatak odalarımıza uzanan bu “big brother” kafası; bu “dikizci” zihniyet; her adımında bize hayatı zindan etmek için niye bu kadar istekli?
Kaygıyla karışık öfke sokağa taştığında; neden bu kadar sert?
Ve hatta, neden mahkemenin 6 Haziranda verdiği “Taksim Projeleri iptal” kararından; haftalar sonra tesadüfle haberimiz oluyor? Başbakan, sözde çözüm için görüşmeler yaparken; mahkeme kararını bilmiyor olabilir mi?
Ortada tezgahlanan bir oyun varsa, en büyüğü bu değil mi? Başbakan Erdoğan’ın suçlayıp suçlayıp kanıtlayamadığı “ajitatif” konuşmalarından birinde, neden bu mahkeme kararını duyurmadı mesela? Hadi, biz “vatandaş”ız; mecburuz beklemeye... Ama Erdoğan, yargının bürokratik gecikmelerini “anında çözecek” muktedirlikte değil mi?
Hadi inandırın bu halkı; tüm bu sorulara ve bu köşenin küçük alanına sığmayacak, o kadar iddianıza!  “Nereden çıktı bu 1+1 tartışması?​” gibi; düşündürtmeyin her seferinde mesela?
“Bağımsız yargı” diyorsunuz ya, karara uyup Taksim’i eski haline getireceğinizin sözünü verin önce... Halkın parkını “cinayet mahalli” gibi şeritlerle çevirip işgalden vazgeçin mesela.
Ramazanda kocaman bir iftar çadırı kurup; kendinizce “parkı teslim alacağınızı”  düşünüyorsanız; unutmayın ne ramazan sadece sizin; ne oruç, ne iftar! “Güya namaz” deme cüreti gösterdiğiniz gibi; “güya iftar” diye mi açıklama yapacaksınız; insanlar oraya gittiğinde?
Evet, Taksim Dayanışmasının çağrısıyla bugün Gezi Parkı’na mahkeme kararı iletilecek; devlet direnmezse herkes mutlu olacak. “Çocukken bile parka gideceğime bu kadar mutlu olmamışımdır...” demiş Yazar Seray Şahiner... Ne kadar doğru!
Evet, bugün Park günü...
Ülkenin dört bir yanındaki çocuklar için de; herkes için de...
1+1’de yaşayanlar için de!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et