7 Temmuz 2013

Taksim, Tahrir ve Öcalan

Gezi direnişi boyunca Taksim’den neden bir Tahrir çıkmayacağını anlatmak için her türlü cambazlığı yaptılar.
Kimlerden mi bahsediyoruz?
Tabii ki AKP’nin hınk deyicisi yazar-yorumculardan!
Ne diyor şimdi bu taife?
Efendim Taksim’de de Tahrir’in provası yapıldı.
Bu zatlar Mısır’da Tahrir’de başlayıp yayılan halk eylemlerinden sonra ordu Mursi’ye darbe yapınca, dün tükürdüklerini bugün yalamaya başladılar. Aslında Mısır’daki darbe, bunlara can simidi oldu. Dün halka yaptıkları zulümle anılanlar, bugün yineden mağduru oynamaya başladılar. Şimdi darbe karşıtlığı üzerinden birer demokrasi havarisi olarak karşımıza çıkıyorlar.
Bunlar 2011’de Tahrir’e çıkan Mısır halkını demokrasi savaşçısı olarak alkışlıyorlardı, şimdi onları darbesevici ilkel bir halk olarak gösterip aşağılıyorlar. Oysa hepimiz biliyoruz ki 2011’de Tahrir’de direnenler ile bugün alanlara çıkanlar büyük oranda aynı kitleydi. Ve o zaman bu demokratik direnişe en son katılanlar ise, bugün ordunun darbeyle iktidardan uzaklaştırdığı Mursi’nin Müslüman Kardeşlerinden başkası değildi.
Şimdi Mısır’daki darbe üzerinden bir taşla iki kuş vurmanın hesabını yapıyorlar. Hem Mursi ile dayanışma söylemi üzerinden demokrat görünmeye, hem de Gezi direnişini de darbecilik üzerinden karalamaya ve kendilerini de mağdur göstermeye çalışıyorlar. Yani kendi demokrasi karşıtlıklarını gizlemek için gerçeği karartıyorlar.
Bu hınk deyici taife en çok Gezi direnişi ile Kürt mücadelesinin birleşmesinden korkuyor. O yüzden Abdulkadir Selvi gibi yazarlar, Lice’de jandarmanın bir gencin ölüme yol açan saldırısından sonra ülkenin çeşitli kentlerinde gerçekleştirilen protestolar için “bunların derdi Lice’den Gezi çıkarmak” diye yazdılar. Selvi, “Öcalan, Gezi’de ne gördü?​” başlıklı yazısında Öcalan’ın, Gezi direnişini selamlayan mesajına şüpheyle baktığını ama “Hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı” açıklamasını çok önemli bulduğunu söylüyor. Abdulkadir Selvi, söz konusu yazısında Öcalan tarafından söylenmiş gibi tırnak içinde “Türkiye, paralel bir devlettir. Gezi olayları paralel devletin işidir. Bunu böyle görmek lazım. Orada ulusalcılar var. Darbeci, milliyetçi çevreler var. Sakın onlarla birlikte olmayın.” değerlendirmesine yer veriyor. Oysa son görüşmeden sonra Pervin Buldan, Gezi ile ilgili olarak Öcalan’ın yine Gezi direnişini selamladığını ama bu direnişin ulusalcıların, darbecilerin izlediği yola çekilmemesi gerektiği yönünde uyarı yaptığını söylemişti. Yani bir bakıma Öcalan Gezi konusunda daha önceki değerlendirmesini tekrar etmişti. Ama bu değerlendirme Selvi’yi kesmediği için kendi düşüncelerini Öcalan’ın ağzından söylenmiş gibi aktarmaktan geri durmuyor.
Selvi, burada dursa gene iyi. Ama mesele, AKP düzeninin bekası olunca dur durak bilmiyor muhterem! ‘İki BDP’ başlıklı yazısında iki BDP’nin ortaya çıktığını söylüyor. Lice olaylarında “sorumlu davranan” yeni BDP ile halkı sokağa dökmeye çalışan eski BDP! Tabii BDP’nin “Bazı kesimler sandıkta yenemedikleri iktidar partisini farklı alanlarda nasıl devirebiliriz anlayışı içinde oldular” açıklamasını yapan Sırrı Sakık gibi siyasetçileri de bu değerlendirmelerin sosu oldular!
Uzun lafın kısası bu taife, Kürt hareketini Gezi ile gelişen mücadele sürecinin dışında tutmak için Öcalan’ı kendilerine şahit göstermeye çalışıyor. Yetmiyor, geçmişte nasıl BDP’de   “güvercin-şahin” bölünmesi yaratmaya çalıştılarsa, bugün de Gezi üzerinden yeni ayrımları kışkırtarak BDP içinden kendilerine dayanaklar yaratmanın peşinde koşuyorlar.
 Öcalan, 2011’de “Eğer çözüm gelişmezse Diyarbakır, Tahrir olur” demişti. Aynı Öcalan, 2013 Newroz’unda silahların devre dışı bırakıldığı “demokratik siyaset” döneminin başladığını ilan etti. AKP ve taifesi, işte bu demokratik siyaset döneminin iki önemli toplumsal gücünün- Gezi direnişi ve Kürt mücadelesinin- birleşmemesi için bütün kartlarını oynamaktadır. Ve AKP, Mısır’dan çıkarması gereken dersin darbe olmadığını çok iyi bilmektedir –ki, aynı AKP “Türkiye’de darbeler dönemini biz sona erdirdik” demektedir. Ama AKP Mısır’da, halkın sesine kulak verip kalıcı barış ve demokratikleşme yönünde adımlar atmazsa kendisini bekleyen sonu görmüştür.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et