Kömürcü diyen de muhtaç eden de…
Fotoğraf: Envato
Bu yıl Ramazan ayı boyunca iki olguya çokça tanık olacağız. Birincisi. Sokak muhalefetinin sıkıştırdığı iktidarın Ramazan ayını muhalefete karşı kendi tabanını tahkim etme fırsatına çevireceğine… Seçim sathı mahalline girmiş olmanın etkisiyle din istismarını koyulaştıracağına…
İkincisi. İki farklı iftar, iki farklı Türkiye fotoğrafına…
Evet, ikisine de tanık olacağız.
Birincisinin işaretini Başbakan, geçen hafta Ramazan Ayı mesajında verdi. Hayırlara vesile olmasını diledikten sonra lafı partisinin maddi yardımlarına getirdi.
Sert ve yüksek tonda şöyle dedi:
“Türkiye’nin tamamını da kendi yaşadığı lüks mahalle gibi zannettiği için cahillik içinde ihtiyaç sahiplerini ‘makarnacı, kömürcü’ diye aşağılamaya cüret edenler de olabilir. Bu zavallılara kulak asmayacak, bu dertlerine deva bulunmaz çaresizleri ve sadece Allah’a havale edeceğiz. Benim aziz milletimi, benim ihtiyaç sahibi kardeşimi ‘makarnacı, kömürcü, pirinç için, un için oyunu satan adam’ diye lanse edenler kibir hastalığı içinde vicdanının kaybetmiş zavallılardır. Bu çok eski bir hastalıktır.”
Bu çok açık ki siyasi bir propaganda...
“Biz farklıyız. Biz teşkilat olarak farklı hassasiyetler taşıyoruz. Karşımızdakiler ise kibirli, vicdansız zengin züppelerdir” propagandası.
KARA BİR PROPAGANDA!
Batsın elbet de bahsettiğiniz gibi bir kibir. Yoksulun muhtaçlığını görmeyip ‘kömürcü’ diye aşağılayan da batsın!
Velâkin yaptığınız bunları batırmak değil sayın başbakan!
Yaptığınız kara bir propaganda.
Hiç kibirsiz çok mütevazı… Vicdansızlık bir yana sosyal bir adalete inan insaflı… Zekât, sadaka, gibi dini kavramları en az sizin kadar önemseyen…
Ve daha birçok insani yaklaşıma sahip… Yardımlarınızdan öte yarattığınız muhtaçlığa dikkat çeken… Antikapitalist Müslümanlardan sosyalistlere… Sosyal demokratlardan liberal solculara… Hiçbir politik yaklaşıma sahip olmayıp sadece adalet duygusu taşıyanından, size oy vermiş ama yarattığınız eşitsizliğe isyan edene uzanan… Milyonlarca insanın eleştirisini ağır ithamlarla boğmaya çalışan kara bir propaganda yaptığınız!
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) son Olağan Genel Kurulu’nda yaptığınız açılış konuşmasını hatırlıyor musunuz?
O zaman Gezi olayları patlak vermemiş, milyonlar sokağa dökülmemişti.
Konuşmanızdaki vurgunuz şöyleydi: “Sosyal sorumluluk sadece ramazan aylarında gıda paketleri dağıtmaktan ibaret olamaz. Artık, yoksullukla, işsizlikle mücadelede, dayanışma ve paylaşma mücadelesinde, daha geniş bir perspektifle daha kalıcı çalışmalara yönelmek zorundayız.”
Bu söyleminizle Ramazan yardımlarını kibirle küçümseyen bir kişi olarak nasıl eleştirilemezseniz… Yarattığınız iki ayrı Ramazan, iki ayrı iftar, iki ayrı Türkiye fotoğrafını eleştirenler de kibirlilikle, vicdansızlıkla suçlanamaz.
DİYANET UYARIYOR AMA…
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez uyarıyor: Şatafatlı iftarlardan kaçının. Ramazan çadırlarını reklam malzemesine döndürmeyin.
Nicedir ikisi de (Hem şatafat hem de çadır) iktidara eleştiri oklarının yönelmesine neden oluyor.
Ramazan çadırları birilerine reklam malzemesi verirken, çadırların önündeki uzun kuyruklar da ülkenin yoksulluğunu insanların gözlerine sokuyor.
Otellerdeki şatafatlı iftarlardan artık herkes haberdar!
Yani şatafat da, çadır da iktidarın büyük bir uçurumla ikiye böldüğü (zengin-fakir) Türkiye’nin fotoğrafını netliyor.
İstiyorsunuz ki bu fotoğraf konuşulmasın.
Sadece Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Trabzon-Gümüşhane-Bayburt üçgeninde 40 bin vatandaşa kumanya dağıtacağını öğrendik.
Bu demektir ki Türkiye çapında milyonlarca aileye yardım yapılacak.
Her zamankinden daha çok yardım yaparak… Bu tabloyu eleştirenlere de kara çalarak… Fotoğrafı flulaştırmaya çalışıyorsunuz.
Fotoğrafı karartmak mı yoksa fotoğrafa bakmak mı? Sizce hangisi daha insafsızca sayın başbakan?
BİR YANDA AYRICALIKLI İFTAR!
Başbakan karartmaya çalışıyor, Diyanet görünür olmasın diye fetva veriyor.
Ama nafile! Diyanet İşleri Başkanı fetvasından çok daha hızlı yayılıyor iki ayrı Türkiye fotoğrafı. Bir yanda Boğaz’a nazır, tarihi mekânlarda, kendi deyimleriyle saraylara layık iftar büfesinde oruç açanlar… İstanbul’un tarihine Boğaz’dan tanıklık eden Suada’da iftar açanlar…
Boğaz manzaralı mekânlarda, fasıl grubunun birbirinden güzel eserlerinin denizin esintisine eşlik edecek nağmeler eşliğinde o günkü ibadetini tamamlayanlar... Lüks otellerin ayrıcalıklı iftar sofralarında nefsi kontrole son verenler.
İşte bunlar iki ayrı iftarın bir yanını oluşturan müminler.
Arama motoruna ‘iftar keyfi’ yazın karşınıza çıksın hepsi.
Ne var mönülerinde?
Türk ve Osmanlı mutfağının seçkin örnekleri: Patlıcanlı bonfile, dana kaburga, tavuk dolması, beğendili tas kebabı, kuzu şaşlık, mantı, Ramazan pideleri, zentinyağlılar ve elbette güllaç, kaymaklı ekmek kadayıfı, sakızlı fırın sütlaç gibi tatlılar.
GÜNDÜZ DE İFTARDA DA AÇ MİLYONLAR
Ekonomik olarak büyüyen Türkiye lüks iftar açacak ayrıcalıklı müminler yaratıyor. Ama öte yandan yoksullara yeni yoksullar ekliyor.
Ben değil bunu Sosyal Yardım Hizmetleri Bilgi Sistemi verileri söylüyor.
Söz konusu verilere göre, aylık geliri 326 liradan az olan kişi sayısı 11 milyon 454 bin.
Yayımlanan bu son istatistikler 2013’ün ilk dört ayında geçen yıla Türkiye’nin en yoksullarını oluşturan bu kesimin 1 milyon 53 bin büyüdüğünü gösteriyor. Geliri bu düzeyde olan bir kişinin… Sahurda doyurucu bir sofraya sahip olması, iftarda besleyici bir oruç açması mümkün müdür?
Sorun bu insanlara yardım yapılması değil bu insanların sayısının her geçen gün artması.
Gezi Parkı protestolarının ardından “sosyal patlama” tartışmaları yaşamaya başlayan Türkiye’nin yoksullukla ilgili sıkıntısının da büyüdüğü ortada değil mi?
40 DERECEDE 30 LİRAYA ÇALIŞANLAR
Başbakan diyor ki ‘ötekileştirmeyelim dayanışalım’.
Şimdi ‘Bundan ala ötekileştirme mi olur’ diyeceğimiz örneklere bakalım. Ki bu örnekler Türkiye’nin fotoğrafını yansıtan küçük bir karedir.
Antalya bölgesinde 2013 yılı pamuk çapalama işçi ırgatların ücretleri bu yıl için kaç lira belirlendi.
Cevap: 33 lira!
Başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesinde tarımda çalışacak mevsimlik işçiler ne alacaklar? Cevap: 30-35 TL.
Sabah 6 akşam 6 arası, 12 saat çalışacaklar. 40 derecenin üzerindeki kavurucu sıcakta olacaklar.
Öğlen az bir süre yemek arası, gerisinde sürekli çalışma. Bildiğimiz kölelik düzeni…
Verilen günlük yevmiye sigara ve yemek parasına denk.
Üstelik sigorta da her hangi bir sosyal güvence de yok!
Bu koşullarda oruç tutacaklar. Ekşi ayran, kuru soğanla iftarlarını açacaklar. Ama sözde öteki olmayacaklar!
AKP İNANÇ GRUPLARINA EŞİT Mİ?
Başbakan diyor ki…
“AK Parti tüm inanç gruplarına eşit mesafededir ve tüm inanç gruplarının inancını yaşama güvencesidir. Bizim anlayışımız budur. Ama bunu farklı noktalara çekmek suretiyle, inanç gruplarımızı tahrik etme gayreti içinde olanlar var. Bu millet o tür grupları da affetmeyecektir. Bu tahrik olayı ülkemize zarar verir. Yazıktır, günahtır. Biz bir olacağız, iri olacağız, beraber olacağız, diri olacağız”
Ramazan’da Sünnilere yönelik hizmet ve yardım seferliğini Muharrem’de Aleviler için de gördüğünü söyleyebilen var mı?
Hiç olmazsa Alevilerin oruç günlerinde Cemevlerinin resmi makamlarca ibadethane sayıldığını duyan var mı?
Hıristiyanların, Musevilerin oruç tarihini bilen var mı?
Başbakan, “İnanç gruplarımızı tahrik etme gayreti içinde olanlar var” diyor.
Suriye’de iç savaş patladığından beri etnik ayrımcı söylemlerini artıran başbakan değil mi? Reyhanlı’da patlamada ölen insanlar için “Benim 53 Sünni vatandaşı şehit edildi” diyerek, işi ölüleri bile etnik kimliğiyle tanımlamaya vardıran başbakanın kendisi değil mi?
Bu anlayışla mı bir olacağız, beraber olacağız!
- Ezdirmemek ne kelime suyunu sıktılar 26 Aralık 2024 06:55
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55