UEFA'nın hukuk ile sınavı

Bu satırlar yazıldığı sırada, içlerinde tanık olarak dinlenmesi talep edilen 12 kişinin de bulunduğu Fenerbahçe kafilesi, UEFA tahkim kurulunda savunmasını yapmak üzere Türkiye’den henüz hareket etti. Beşiktaş ve Fenerbahçe’yi Avrupa kupalarından 1 ile 2 yıl men eden UEFA disiplin kurulunun gerekçeli kararına bakınca, Özel Yetkili Mahkeme savcısının iddianamesindeki iddialar ve hüküm dışında yeni hiçbir şey görülmüyor.  Bu da son derece doğal, çünkü iki takıma karşı yürütülen “şike soruşturmasında” ,TFF ya da UEFA’nın elinde, bugün artık antidemokratik olduğu hükümet tarafından bile kabul edilmek zorunda kalınmış, Özel Yetkili yargılama süreci dışında tek bir delil bile bulunmamaktadır.
Ne şüpheli bir para trafiği, ne maçın doğal akışının dışında bir harekete şahit olduğunu raporlayan gözlemci ya da hakem raporu, ne şüpheli bahis hareketleri ortada yok. Daha ilginci, şike son tahlilde karşı tarafın futbolcusuyla yapılan bir eylem olduğuna göre, ortada, baskıyla alınmış ve sonradan inkâr edilen İbrahim Akın’ın ifadesi dışında, futbolcu da yoktur.
“Çok güzel bir soruşturma yürütüldü, çanta içinde götürülen paraların hepsi fotoğraflandı, çok yakında Emenike’nin para sayarken çekilen fotoğraflarını da göstereceğiz” diyerek operasyonun medya ayağını inşa eden “özel yetkili” gazeteciler ise 3 yıldır hâlâ söz verdikleri fotoğrafları kamuoyuyla paylaşamadılar. Camide bira içildi manipülasyonu için bile en azından ezilmiş bir bira kutusunun zavallı görüntüsü dolaşıyor sanal alemde ama paraların görüntüsü ortada yok.
Dava süreci, sadece okuyanın ne tarafa çekeceği belli olmayan telefon konuşmalarının tapelerine dayandırılmıştı. Dönemin Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ve Asbaşkanı Nevzat Şakar’a, çapraz sorguları sırasında aralarındaki “şüpheli” konuşmalar sorulunca “ şamata yaptık, gırgır geçtik, espri yaptık, mecazi manada konuştuk” gibi savunmalar yapılmıştı. ÖYM bu savunmaları geçerli görmüş olacak ki her iki sanık da beraat etmişti. Ama diğer konuşmaların bağlamları, sanıklar tarafından açıklanmasına rağmen, ceza verilmesinin nedeni anlamak, gözü körleşmiş önyargılı taraftar için değil ama hukuk gözüyle bakan biri için mümkün değildir.
Peki, UEFA’nın soruşturmasına dayanak yaptığı iddianame ve hükmü üreten Özel Yetkili Mahkemeler şu an nerededir? AİHM ve AB’nin yargı adaletsizliğine emsal gösterdiği, açılan torba davalarla modern, demokratik hukuk anlayışını ayaklar altına alması nedeniyle toplumsal muhalefetin sürekli eleştirdiği bu oluşumlar, 2012 yılında kaldırıldı. Ne diyordu özel yetkileri alındıktan sonra verdiği röportajda savcı Mehmet Berk; “şike davasını açtığımız zaman bunun da Balyoz davası gibi 3-4 ay konuşulup unutulacağını sanıyorduk.”  Oysa operasyonun üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen hâlâ konuşuyor ve tartışıyoruz. Üstelik Fenerbahçeli yöneticilerden organize suç örgütü çıkarmaya çalışan özel yetkili mahkemelerin, geniş bir kamuoyu önünde hukuku zorlamalarının, bu mahkemelerin sonunu getirmesini hızlandırdığı genel bir kabul da görüyor.
Fenerbahçe’nin “soruşturmayı derinleştirme” talebini reddederek, karar vermek için yeterli kanaate ulaştığını söyleyen dönemin mahkemesi sadece hukuki bir garabete imza atmakla kalmadı, futbolu da bir kaos ortamına soktu. UEFA disiplin kurulunun kişileri kurumlardan ayırarak, kulüplere verdiği cezanın hukuki hiçbir karşılığı yoktur. Kaldı ki benzer durumda olan Avrupa kulüpleri için verilen kararlar ortada durmaktadır. Bu cezaların verilmesinde belirli “lobi”lerin etkisi ve TFF’nin pasif duruşunun payının hemen herkes farkında. UEFA Tahkim kuruluna götürülen 12 tanık, iddiaların doğrudan içinde olan kişiler. Şimdi hep birlikte UEFA Tahkim kurulunun baskılara teslim mi olacağını yoksa kendi hukukuna uygun bir karar mı alacağını göreceğiz. O karar ya hukuk ya kaos getirecek ama ne Beşiktaş ne Fenerbahçe pes etmeyecek.