10 Temmuz 2013 12:07

Korkunun ecele faydası

Korkunun ecele faydası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP, Gezi direnişine kadar iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın en temel kurallarını başarılı bir şekilde uyguladı. Geçtiğimiz 11 yıl içinde kendi iktidarını tehdit edecek bütün kurumları etkisiz hale getirip, tamamına yakınını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirdi. Üniversiteler, kamu kurumları, yargı, ordu, medya vb gibi bir iktidarın sahip olması gereken bütün alanlarda mutlak sayılabilecek derecede güçlü bir baskı atmosferi oluşturdu.
11 yıllık AKP iktidarı döneminde, iktidarın haksız uygulamalarına karşı çıkan herkes potansiyel hedef haline getirildi. Son olarak Gezi direnişinin önemli bir bileşeni olan TMMOB’ye yönelik olarak çıkarılan bir yasa maddesi ile meslek odalarını etkisiz hale getirecek, mutlak anlamda zayıflatacak adımlar atıldı.
Fabrikada, okulda, üniversitede, hastanede, kışlada, hatta evde sokakta bile insanlar, iktidarın günlük yaşamın bütün alanlarına müdahalesi ve baskıları üzerinden korkutularak sindirilmek istendiler. Anayasa’ya güvenerek sendikalaşan işçiler işten atılarak korkutulmak istendi. Kamu emekçileri “müşteri memnuniyeti” sağlayamadıkları gerekçesiyle iş güvencesinin kaldırılması ile tehdit edilerek korkutuldu.
Yıllardır adım adım örülen korku duvarı 31 Mayıs’ta Gezi Parkına yapılan saldırının sonrasında yerle bir oldu ve iktidarın elinde bir silah gibi kullandığı korku siyaseti, hızlı bir şekilde saf değiştirmeye başladı. Başbakan’ın ilk günden itibaren bağırıp çağırması, yapılan eylemleri “dış güçlerin” işiymiş gibi göstermeye çalışması, “milli iradeye saygı” adı altında yapılan mitingler, sürekli artan polis şiddeti, ev baskınları, gözaltı ve tutuklamalar iktidarın gücünden çok, halkın başkaldırısı karşısında yaşadıkları büyük korkunun dışavurumundan başka bir şey değil.
AKP, iktidar olduğundan bu yana belki de ilk kez, mutlak sandığı iktidarının ayaklarının altından kaymakta olduğunu bu kadar net hissediyor. Bugüne kadar sürekli vurgu yapılan ve geniş halk kesimleri tarafından da kabul gören “ekonomik istikrar” söyleminin sonuna gelindi. Ekonomik verilerin tersine dönmesi, resmi işsizlik rakamlarının yüzde 10 civarında çakılıp kalması, yeni istihdam alanları yaratma konusunda yaşanan sorunlar, iktidarın kronik hale gelen korkularını derinleştiriyor.    
Gezi eylemleri, AKP iktidarı ile korku psikolojisi arasında doğrudan bir ittifak olduğunu daha net bir şekilde görmemizi sağladı. AKP’nin yaşadığı korkunun iki boyutu var. Birincisi, yıllardır pekiştirerek mutlak hale getirdiğini sandığı iktidarı kaybetme korkusu. Diğeri ise, birincisiyle bağlantılı bir şekilde karşımıza çıkan, kendisine oy verenleri korkutarak, bunun üzerinden en azından kendi tabanını korumaya çalışması.
Başbakan’ın sadece AKP’ye oy verenleri “milli irade” kategorisine sokup, kendisine oy vermeyenleri “bunlar” diyerek küçümsemesi, polis şiddetine ek olarak sokaklarda eli sopalı, pala ile gezen, hatta direnişçilere halka silah sıkacak kadar pervasızlaşan saldırganların, bir yerlerden cesaret almakla birlikte, benzer bir korku psikolojisi ile hareket ettiklerini söylemek mümkün.
Başbakan’ın ve hükümet üyelerinin gezi direnişi süresince kullandığı dil, halka saldıran polise, eline sopa, pala, hatta silah alanlara sahip çıkmaları, iktidarın şiddet ile iç içe geçmiş bir korku atmosferi yaratmayı temel politika haline getirdiğini gösteriyor.
Başbakan ve partisi, artan korkularının kaynağı olarak gördüğü ve hedef olarak belirlediği gezi direnişçilerini düşman olarak göstermeye çalışıp, kesintisiz polis şiddeti, ev baskınları, gözaltılar ve tutuklamalar ile cezalandırarak bertaraf edebileceklerini sansalar da, er ya da geç, korkunun ecele faydası olmadığı gerçeği ile yüzleşecekler.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa