Karanlık günler derinleşiyor
Fotoğraf: Envato
Manava meyvesi, balıkçıya balığı taze mi, diye sorulmaz. Çünkü onlar satıcıdır. Siyasetçiye de icraatı sorulmaz, konuşmalarından gerçek anlaşılamaz. Siyasetçi, balıkçıdan da manavdan da daha tevilcidir. İktidar, yaptıkları kadar, hatta ondan da öte yapmadıklarıyla değerlendirilir.
ABD’de Wall Street oturumunu polis haşince dağıttı. Ya da geçen haftalarda Avrupa’da sekizler toplantısını protesto eden göstericileri polis yine haşince dağıttı. Peki, oralarda sonuçta kaç ölü var, eli palalı ya da tabanca ile havaya ateş eden kaç tane sorumsuz görevli çılgın sahnede? Hiç yok!
Brezilya’da da gençler ve halk sokaklara döküldü. Brezilya’da da devlet var, orada da halkın isyanı bazı devlet politikalarına karşı idi. Brezilya Devlet Başkanı Rousseff’in TV’de yayınlanan konuşmalarını bizim siyasiler hiç duymadı mı? “Sayın” hitabını çokça hak eden Sayın Rousseff gençlere biber gazı ve TOMA ile değil, teşekkürle, onlardan çok şeyler öğreneceğini söyleyerek karşılık verdi. Orada kaç ölü var, acaba? Yok. Devlet ciddi iştir; kasaba ya da tüccar mantığı ile devlet yönetilmez. Hukuk tahsil etmiş(!) kimi siyasiler, kendini bilmez palalı saldırgan için “İnsanda sabır taşınca, onu tutmak zor olur” mealinde laflar ediyorlar. Bu zatın fakültede okudukları hiç aklına gelmez mi ki, bireyler “ihkak-ı hak” yapamaz; bu zat hiç düşünmez mi ki, yollara düşen bunlarca insanın da artık sabrı tükenmiştir. Sabrı taşmış palalı kendini bilmez ile sabrı taşmış halkın arasındaki fark, birincisinin alenen suç işliyor, ikincisinin ise Anayasal hakkını kullanıyor olmasıdır.
Peki, Anayasal hakkını kullanan halka karşı devlet nasıl davranmıştır; suç işleyenlere karşı devlet nasıl davranmıştır? Siyasiler ve devlet ajanları, son olaylarda ölenler için özür dilemek bir yana, oğullarının tabutu başında ağlayan ailelere üzüntü emaresi bile ifade edememiştir. Bu ne kin; bu ne düşmanlık? Devletin milletle kucaklaşması bu mudur?
Bir teşkilat olarak devlet de bir organizasyon şeması içinde çalışır. Hiyerarşik yapılanmada bunun anlamı şudur ki, alt kademelere doğru karar mekanizmaları, bazı istisnalar dışında, görece o kademe yöneticilerine bırakılmıştır. Gezi olayında Belediye Başkanının ve Valinin ikileme düşmeleri bize şunu gösterdi ki, her kademedeki yönetici, hiçbir yetkiye sahip olmadan, salt yukarıdan gelen emirleri uygulama memurudur. Ülkede parlamentonun, bakanların, yargının, medyanın, üniversitelerin, hatta büyük sermaye guruplarının kendi otonomileri içinde karar alma yetkilerinin kısıtlanması pek hayra alamet değildir! Böyle bir yönetimde parlamentonun mevcudiyeti ve kuvvetler ayırımı ilkesinin kağıt üzerinde bulunması hiçbir şey ifade etmez; o ülkede de facto diktatörlük yürürlüktedir.
Gezi olaylarında güvenlik güçlerinin göstericilere karşı tavrı, yaşanan acı ölümler ve yaralanmalar yanında hukuki hiçbir gerekçeye dayanmadan yaşanan tutukluluklar yanında, yabancı ülke elçilerinin çok isabetle ifade ettiği gibi, güvenlik güçlerinin devletin mi yoksa partinin mi örgütü olduğu konusunu dile getirmesinin iktidarı hiçbir şekilde rahatsız etmemesi işlerin bir merkezden yönetildiğinin kesin kanıtıdır. Bunun anlamı şudur ki, siyasete çullanmış iktidar, Althusser tanımına uygun olarak, “Devlet aygıtını ele geçirmiş olma” duygusu ile, devlet makinesinin otomatik kurallarla işleme sürecini, her an müdahale edebilecek şekilde elle yönetim (manuel) konumuna dönüştürmüştür. O kadar ki, modern yasalara sığmayan hükümler dahi siyasi konuşmalarla ve açık-örtülü tehditlerle yaşama geçirilerek, fiili durumlar yasa metinlerinin fevkalade dışına taşırılarak de facto durum yaratılmaktadır. Bu şiddetin bir anlamı halktan korkmaktır. Halktan korkmak çok yerinde ve yararlı bir algılamadır, ancak umarım geç olmadan basiret hakim olur, aksi halde korkunun ölüme çaresi olmaz, halkın önünde kimse duramaz!
Değerli okuyucularıma güzellikler dileyerek -ne kadar olacaksa!- dört haftalık izin rica ediyorum. Sağlıkla kalınız.
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46