15 Temmuz 2013

Zihniyet deşifre oluyor

İşler yolundaysa, yönetenler hoşgörülüdür, babacandır, … adeta kanatsız meleklerdir! Ama işler ters gitmeye başlayınca yüzlerdeki o iyilik, hoşluk maskesi çıkarılır (Düşer demek daha doğru), altındaki gerçek yüz bütün çirkinliği, bütün ceberutluğu ile ortaya çıkar. Öyle ki, “Aman bu gerçekleri göstermeyelim aman maskeyi düşürmeyelim” kararları alınsa bile, maske düşmekte arkasındaki çirkinlik bütün yönleriyle ortalığa saçılmaktadır.
AKP Hükümeti cenahındaki vekillerin, valilerin, emniyet müdürlerinin, olmazsa bakanlar ve Başbakanın skandalvari, hiç bir özgürlük ve demokrasi anlayışıyla açıklanamaz açıklamalarının nedeni de budur.
Çünkü AKP Hükümeti için işler yolunda değil.
Suriye’de işler sadece karışık değil iyice sarpa sarmış da durumda. AKP Hükümetinin Suriye’ye müdahalesinin dayanağı ÖSO ve el Nusra cephesi kendi aralarında savaşıyor artık.
Suriye’deki duvara çarpma hali şimdi Mısır’da üstelik daha büyük bir hızla yaşanıyor. Öyle ki artık Mısır’la ilgili dış politikasını sadece içeride kendi tabanını motive etmeye indirgemiş durumda. Bu yüzden Başbakan, Mısır’da polisin şiddetinden söz ederken bile kendi polisinin yaptıkları aklına geliyor insanların. Ki, Başbakan Mısır’da demokrasiyi savunurken, AKP Hükümetinin, emniyetinin, savcılarının, İçişleri Bakanlığının Taksim Dayanışmasından TMMOB’den, TTB’den, legal siyasi partilerden bir “komplo” örgütü, “terör örgütü” çıkarmak için nasıl olmadık yollara başvurduğunu düşünüyor Türkiye’nin insanları.
Yetmiyor!.. Başbakan Gezi Parkı eylemlerinde polisin altı kişiyi öldürmesini, binlerce kişiyi yaralamasını meşru göstermek için zihniyetini açığa vuruyor, sanki bir marifetmiş, çok haklı bir dayanak bulmuş gibi haykırıyor: “Şiddet kullanana şiddetle karşılık verilecektir!”  
Böylece Başbakan insanlığın 500 yıllık özgürlük, insan hakları, demokrasi mücadelesini yok sayarak Orta Çağın adalet ölçütüne dönüyor; Kısasa kısas!
Başbakanın aynı Bingöl konuşması içinde zihniyeti kendini ikinci kez de ortaya koyuyor ve üniversiteye bundan böyle özel güvenlik yerine “polis yerleştireceklerini” ilan ederken, gerekçesini de açıklıyor: Çünkü üniversitede bir şeyler oluyor!
Yani her yerde düşmanlar, komplocular var; kıpırdayan her şey düşman artık onların gözünde. O çok bilene halk deyimiyle AKP Hükümeti ve onun Başbakanı için “Korku dağları bekliyor” görünüyor. “Biz inanan insanlarınız; Allah’tan başka kimseden korkmayız” filan gibi sloganlar sadece “Mezarlıkta ısılık çalmak” gibi!
Zihniyetin bir başka dikiş tutmayan yanı da AKP’nin Tokat Vekili Zeyit Aslan’ın kadın gazetecilere yönelik; “Ben de sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam ‘Bunların doğal hali bu’ diye.... Ahlaksız olurum değil mi? Ama sizinki gazetecilik oluyor” biçimdeki saldırısı bir yanıyla kendini bağlasa da AKP sözcülerinin Aslan’ın bu iğrenç saldırısına kılıf uydurma gayretleri de onların zihniyette farklarının olmadığını, belki sadece üsluba itiraz ettiklerini göstermektedir.
Aynı zihniyet, Eskişehir’de 3 Hazirandaki Gezi Parkı eylemleri sırasında ağır şekilde yaralanıp komaya giren, dört gün önce yaşamı yitiren Ali İsmail Kokmaz’ın katledilmesi karşısında AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in açıklamasında kendisini göstermektedir:
“2008 yılında kalp ameliyatı olmuş, kalp kapakçıkları değişmiş. O günden sonra kan sulandırıcı ve kolesterol hapları kullanmaktadır. En ufak darbede beyin kanaması geçirebileceği ortadadır. Gerek İsmail Korkmaz’ın şahsi sağlık durumu, merdivenden mi düştü, gerçekten birileri tarafından mı dövüldü, bu kimseler kötü niyetli kimseler miydi, bunlar arasında polis var mıydı, bunlar polis tarafından mı yapıldı…” biçimdeki, Çelik’in, olayı gargaraya getirmek isteyenlerin değirmenine su taşıyan açıklaması da AKP Hükümetinin boynuna asılabilecek bir vesikadır.
Polis şiddetini, emniyet-savcılık-bakanlık üçgeninde komplocu terör örgütleri icat etmeye varan özgürlük düşmanlığı, gerçeği yazan gazetecilere düşmanlıkta sınır tanımama, kadınları aşağılamak için her vesileyi kullanma, gençliği tehdit görmede… geldiği aşama artık AKP’nin ve Hükümetinin tümüyle bir düzen partisine ve hükümetine, dahası bu düzeni savunmada şiddeti, baskıyı giderek daha büyük bir ölçüde kullanan despotik bir yönetime de dönüştüğünün göstergesidir.
Bunalım derinleştikçe, hükümetin politikaları iflas ettiği daha görülür hale geldikçe bu skandalvari tutumlar daha da artacaktır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et