Sulu Türkiye
Ben suyu pek sevmem. AKP’lilerin Başbakanı Recep Bey’in “Milli içkisi” ayranı da. Recep Bey günah yazmasın ama (Neden mi böyle diyorum? Son yerel seçimlerden önce, ziyaret ettiği iki kentte, AKP’liler, “2. Peygamberimiz Hoş Geldiniz” yazılı dövizlerle karşılamışlardı. Hz. Muhammed 1. Peygamber olduğuna göre kendisi de “2.” olduğuna göre “Son Peygamber” sayılırdı.) evet, o günah yazmasın ama benim Milli İçkim bira ile portakal sulu votkaydı, şu son hastalığıma kadar. Yani sıvı olarak onları alıyordum, şimdi bu kapı da kapandı…
Evet suyu sevmem. Hem Laz kökenli, hem de İstanbul doğumlu olmama karşın yüzme bilmem, bazı nedenlerden ötürü. 20’li yaşlarımda, dönemin başarılı yüzücüsü ve Modaspor’un antrenörü dayım Safvan Serim ile Sevgili Afşar Timuçin bana yüzmeyi öğretmeye kalktılar. Doğal olarak beceremediler… Neyse…
Aslında, genelde Türkler fena halde sudan korkarlar. Korkmasaydılar eğer, Yunanistan’ın el koyduğu, Ege Denizi’ndeki 16 Türk adasını işgalden kurtarırdı. Ama işte arada su denilen şey var. “Su korkaklığı”nın faturası da, kendi adalarımıza pasaportla gitmeye geliyor, dayanıyor.
Bir başka örnek daha var. Gazetelerde okumuştum, bir süre önce. Gezi olayları sırasında “Su tabancası da” suç aleti olarak gösterilmiş. “Allah Allah” dedim içimden, “Biber gazı, gaz bombası, plastik, hatta metal mermi atanlar, basit bir su tabancasından niçin korkarlar ki?”
Yanıtını kısa sürede aldım. Kürtaj ve Biber Gazı’nın teknolojik özellikleri hakkında derin bilgileri olan Diyanet İşlerinin Başkanının İzmir’in dindarlığı konusunda söylediği bir söz vardı: “İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var… Öyle olduğu için tasavvuf profesörünün, irfan geleneğinden geçmiş birinin İzmir’e müftü olarak atanması tesadüf değil.” Tesadüfler birbirini kovalıyor. Bu ramazanın ilk günü, irfan geleneğinden geçmiş olan İzmir Müftüsü Prof. Ramazan Muslu, “Denize girmek orucu bozar mı?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Bizim suya girmemiz önemli değil, önemli olan suyun bize girmemesi.” Yaaa, şimdi anladım Su Tabanca’sının birilerini nasıl korkuttuğunu. Ya Maazallah, Bahşişli Destan’cılarımıza su girse… Müftü Bey devam etmiş: “Vücuda dışarıdan besleyici sıvı giriyorsa orucu bozar. İlaçsa etkilemez, ama besleyici ise orucu bozar.” Dedim ya tesadüfler birbirini kovalıyor, diye. Al bir tesadüf daha: “Hastalığınız nedeniyle hemen harama sarılmayın. Helal kaynaklara ulaşacak tedbirleri almanız gerekli,” diyor bir Doç. Doktor. Bazı ilaçlarda, kullanılan bazı ameliyat malzemelerinde haram şeyler varmış. Doktor devam ediyor: “Kapsüllü ilaçların içerisindeki toz, ilacın kendisi, o da haram kaynaktan olabilir. Araştırmak lazım, ama bir de şu var ki kapsülün kendisi jelatinden üretiliyor. Jelatinin de kaynağı da domuz. Sığırdan ürettiğini iddia edenler var ama onlar da sığırın nasıl kesildiğini bilmiyor. Bu kapsülü çıkarıp da içsen, o zaman da ilacın etkinliği azalır ya da mideye zarar verir. Ben hastalarıma kapsüllü ilaç yazmıyorum. Aynı şekilde film tabletler var. Film kısmında da domuz var. 2012’de yaklaşık 6 bin tane ilaç çıkmış. Bunların her birine bakılması gerekir.” (Cumhuriyet, 10.7.2013)
Müftü ilacın içilebileceğini, orucu bozmayacağını söylüyor. Buna karşılık bir bilim adamı ilaçlarda haram maddelerin olduğundan söz ediyor. Hem oruç tutan, hem de ilaç alan bizim müslümanların durumu vahim. Zaten doğru dürüst ilaç bulamazlar, buldukları ilacı da ıcığına-cıcığına varıncaya kadar kontrol edecekler. Bu da yetmiyor. Eğer ortada bir sığır sorunu varsa, o sığırın nasıl kesildiğini araştıracaklar, “Helal Sığır”sa işte o zaman ilacı alacaklar, tabii o zamana kadar hasta ilaçsızlıktan daha beter durumlara gelmediyse, hatta ölmediyse.
Neyse, iç açıcı bir haber: Bir yerel televizyonda, emekli bir imama sormuşlar, “Taksim’de yenen biber gazı oruç bozar mı?” diye. İmam yanıtlamış: “Biber gazı orucu bozmaz. Kendi arzunla yutmuyorsun, kendiliğinden geliyor. O nedenle orucu bozmaz.” (Sözcü, 10.7.2013) Bu, bir yerde, su üzerine olan iddiayı da çürütüyor. Çünkü kim ister ya da kim çalışır deniz suyunun bilmem neresinden vücuda girmesini?
Su’yla başladım, Su’yla bitireyim. Gezi olaylarının şahane Valisi Hüseyin Avni Mutlu bir süre önce şöyle demişti, Gezi direnişçilerine Destancı’ların sıktığı suyla ilgili olarak: “Bu sulara artık vatandaşlarımız alıştı. Suların önüne, ‘Bana da at’ diye rahatlıkla gelebiliyorlar.” (Radikal,17.6.2013)
Gerçekten çok sulu bir ülke Türkiye, değil mi?
Yağma Sofrası (1)
AKP’nin Dış Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun TED’de okuyan oğluna “Yoksulluk Bursu” verilmiş. Yiyin fendiler, yiyin bu Yağma Sofrası sizin. (Not: Burs, gerçek, basına yansıyınca, iptal edilmiş…)
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Yunanistan'da genel grev hükümeti sarstı

Evrensel'i Takip Et