17 Temmuz 2013 15:31

UEFA'nın yarattığı garabet

UEFA'nın yarattığı garabet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hukuk ve adalet farklı kavramlardır. Hukuk son aşamada siyasal iktidarı elinde bulunduran aktörler ile yönetilen sınıflar arasındaki güç dengesinin cisimleştiği bir alandır. Gündelik konuşma dilinde sık sık “evrensel hukuk kurallarına” atıfta bulunsak da, aslında her toplumda geçerli olan hukuk yorumu, o toplumdaki sınıflar arasındaki güç dengesinin ifadesinden başka bir şey değildir. Bugünkü kuşaklar 12 Eylül darbesinin yarattığı Devlet Güvenlik Mahkemelerini hatırlamaz. O mahkemelerde alınan birçok karar hukuk ve yasalara uygun olsa da “adalet”li olmadığı konusunda bugün hemen herkes hemfikirdir.  2000’li yıllarda Türkiye’de “iktidar bloğunun” değişmeye başlaması kendini hukuk alanında da gösterdi ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri yerlerini Özel Yetkili Mahkemelere bıraktı. ÖYM’ler yeni güç dengelerinin ve siyasal mücadelelerin hukuk alanındaki yansımasından başka bir şey değildi.
Bu saptamaları hatırlamak önemli çünkü başta 3 Temmuz süreci olmak üzere, son dönemin torba davalarına, “mahkeme suçlu buldu kardeşim” daha ne anlatıyorsunuz diyebileceğimiz, toptancı bir mantıkla yaklaşan çok sayıda kişi var. Örneğin mahkeme kararlarına saygı isteyen iktidar sözcüleri, Adnan Menderes’e söz gelince “astınız” yorumunu yapabiliyor, sanki Adnan Menderes mahkeme kararıyla idam edilmemiş gibi. Muhalif olanlar “mahkeme karar verdi işte neye itiraz ediyorsunuz” derken, Deniz Gezmiş ve onlarca devrimcinin mahkeme kararıyla idama mahkûm edildiğini unutuyorlar.  Bu noktada, hukuktan ziyade “adalet” kavramından hareket etmek hepimize daha doğru bir referans noktası sunuyor.
UEFA Tahkim Kurulu bu hafta yapılan itirazları değerlendirdi; Beşiktaş’ın 1 yıl men cezası onanırken, Fenerbahçe’nin 2+1 cezasının, +1 yılı kaldırıldı ve 2 yıllık men cezası onaylandı. Özel Yetkili Mahkemelerin açtığı yoldan, büyük bir şevkle yürüyen UEFA kurulları kendilerine göre son noktayı, kendilerini de inkar eden gerekçelerle noktalamış oldular. Şimdi söz CAS yani Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesinde.
Kendi adıma 4 Temmuz günü ne düşündüysem hâlâ arkasındayım. Çünkü 45 yılını bu ülkede geçirmiş bir muhalif olarak, “operasyonların” nasıl düzenlediği konusunda iyi kötü bir kanaati oluşuyor insanın. 4 Temmuz günü daha hiçbir şey net değilken, o güne kadar futbol ile alakası sıfır olan kimi bavul taşıma uzmanı sözde “gazetecilerin” ekranları ve medyayı boy boy kapladığını gördük; o gün Gezi Parkı direnişi sırasında kendilerini bütün topluma deşifre eden ana akım medyanın, kapılarını manipülasyon yapanlara nasıl açtığını gördük; o gün spor mahkemesi kapsamında değerlendirilmesi gereken bir olayın zorlama yorumlarla nasıl özel yetkili mahkemelere alındığını gördük ve o gün bu iş başka bir iş diye düşündük, hâlâ da binlerce futbolsever gibi öyle düşünüyorum. Nitekim zekasıyla parlayan Alex’in “şike davası politik mi?​” sorusuna “bu soruyu yanıtlarsam başkanın koğuş arkadaşı olurum” sözleri, zeki bir yabancının bile Türkiye’deki güç ilişkilerini çözebildiğini göstermiyor mu?
Özel Yetkili Mahkemeler, ismen artık yoklar ama özel yetkili “hukuklarıyla” verdikleri kararlar daha uzun bir süre gündemimizi işgal edecek. Bağımsız bir oluşum olan CAS’ın nasıl bir karar alacağını henüz bilmiyoruz. Sadece ortaya çıkan garabeti görüyoruz. İçinde, bahis olmayan, hakem olmayan, futbolcu olmayan, menajerler ve yöneticiler arasında tezgâhlanan bir “şike” davası var önümüzde. Beşiktaş ve Fenerbahçe “şike”  suçlamasıyla men cezası alırken bu iki takımın kimleri satın alarak bu şikeyi yaptığını hâlâ kimse söylemiyor. İki aktör arasında geçmiş olması gereken “şike” eyleminde diğer aktörler sanki yokmuş gibi bir yargılama yapılıyor.
Örneğin, UEFA Tahkim kurulunun kararındaki gerekçelere bakıldığı zaman Fenerbahçe’nin ceza almasına neden olan olaylardan biri de Trabzonspor-Bursaspor maçında “teşvik primi” verilmesi. Yani Fenerbahçe, Bursasporlu futbolculara iyi oynamaları için UEFA’ya göre “para ödemiş, satın almış”. Peki, Fenerbahçe’nin cezası CAS tarafından kaldırılmazsa Fenerbahçe yerine Şampiyonlar Ligine kim gidecek? Bursaspor.  Gerekçeli karara göre “teşvik” alan Bursasporlu futbolcuların “teşvik” almasını, onları şampiyonlar ligine göndererek UEFA’da “teşvik” etmiyor mu? Şimdi, UEFA hukukçuları oturup neden Fenerbahçe’yi  yargılayıp Bursaspor’u yargılamadıkları konusundaki garabeti açıklasınlar.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa